12 Ekim 2015 Pazartesi

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - İnsanlardan Bir Şey İsteme!

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - İnsanlardan Bir Şey İsteme!

Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001)

Bismillâhir-rahmânir-rahîm

İnsanlardan Bir Şey İsteme!

Taberânî'nin Abdurrahman ibn-i Dâhin'den --veya ibn-i Delhem'den-- rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz SAS Hazretleri şöyle buyurmuşlar:


RE. 473/1 (Lâ tes'elin-nâse şey'en ve lekel-cenneh, lâ tağdab ve lekel-cenneh. İstağfirillâhe fil-yevmi seb'îne merraten kable en tağribeş-şemsü yuğferu leke seb'îne âmen. Kàle: Leyse lî zenbü seb'îne âmen? Kàle: Feliebîke. Kàle: Leyse liebî zenbü seb'îne âmen? Kàle: Feliehli beytike. Kàle: Leyse liehli beytî?.. Kàle: Felicîrânik.) Sadaka rasûlüllah, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.

Efendimiz SAS, muhatabına buyurmuş ki:

(Lâ tes'elin-nâse şey'en ve lekel-cenneh) "İnsanlardan bir şey dilenme, isteme, taleb etme; sana cennet var! Yâni, dilencilik yapmazsan, bir şey istemezsen sana cennet var! (Lâ tağdab ve lekel-cenneh)

Kızma, gazablanma, sinirlenme, sakin olmayı öğren; sana cennet var! Cennetlik olursun."

(İstağfirillâhe fil-yevmi seb'îne merraten kable en tağribeş-şemsü) "Bir günde, güneş batmadan evvel yetmiş defa 'Estağfirullah' diye istiğfar eyle, yâni Allah'tan afv ü mağfiret taleb eyle; (yuğferu leke seb'îne âmen) böyle yaparsan yetmiş yıllık hataların, günahların mağfiret olunur, affolur."

(Kàle: Leyse lî zenbü seb'îne âmen?) Onun üzerine o kimse demiş ki --belki yaşı küçük olduğundan dedi: "Benim yetmiş yıllık günahım yok..."

(Kàle: Feliebîke) "O zaman babanın günahları da affolur."

(Kàle: Leyse liebî zenbü seb'îne âmen?) "Babamın da yetmiş yıllık günahı yoksa?.." dedi.

(Kàle: Feliehli beytike) "Aile fertleri, evinde barındırdığın kimlerse, onların günahları mağfiret olunur." dedi.

(Kàle: Leyse liehli beytî?..) "Benim ehl-i beytimin de o kadar günahı yoksa?.." dedi.

(Kàle: Felicîrânike.) "O zaman komşularınınki de affolur." buyurdu.

Şimdi dönelim, bu sözleri izah edelim: Peygamber SAS Efendimiz ashabını çalışmaya teşvik etmiştir. Helâl kazanmayı tavsiye buyurmuştur. Hattâ böyle el açıp isteyenlere, demiştir ki:

"--Git bir ip al! Git çölden, dağdan odun parçaları topla, bu ipe sar, sırtına vur, pazara getir!" demiştir.
O da öyle yapmıştır. Ondan sonra elhamdü lillâh, kimseden bir şey istememiştir.

Hattâ Peygamber Efendimiz bir şey istemeyin diye çok tavsiye buyurduğu için, sahabe-i kiram istememeğe, bu tavsiyeyi tutmağa çok ihtimam gösterirlermiş. Devesinin üstünde iken, sahabeden birisinin eğer kamçısı yere düşse, "Kardeşim, şu kamçıyı uzatıver!" diye, onu bile istemezlermiş. Kendi işini kendisi görmek, kimseye yük olmamak, kimseden bir şey istememek, taleb etmemek hususuna bu kadar dikkat ederlermiş.

Hakîkaten hayatlarında sünnet-i seniyyeyi tam uygulamak isteyen, sàlih, àrif, kâmil evliyâullah büyüklerimiz de böyle tavsiye etmişlerdir. Peygamber Efendimiz'in bu tavsiyesini, kendilerinden ilim irfan öğrenenlere nakletmişlerdir. Demişlerdir ki:

Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır;
Gül-i gülzâr olup hàr olmamaktır.


Yâni, "Dost olmak var, arkadaş olmak var ama; yük olmak, bir şey istemek, onun bunun sırtından geçinmek yok!" mânâsına. Daha önceki konuşmalarımda bu şiirden bahsetmiştim, şimdi yeri geldi diye yine söylüyorum.

Demek ki, Efendimiz'in tavsiye buyurduğu: Kişinin kimseye yük olmaması, ihtiyaçlarını kendisinin görmesi. Bu güzel bir şeydir. Herkes kendi elinin emeğini yerse, kimseye yük olmamağa çalışırsa, üzerine kul hakkı geçirmemeğe gayret ederse, güzel olur. Aksine, bil'akis, hatta, daha fazlasıyla, kendisi fazla kazanır da başkalarına ikram ederse, cömertlik ederse, o daha güzel olur.

Meselâ, İbrâhim ibn-i Edhem Efendimiz KS, Belh padişahı iken vazifeden ayrılmış, tasavvuf yoluna girmiş, Allah'ın sevgili kulu olmuş. Meşhur evliyâullah arasında, ismi herkesin dilinden düşmeyen, İbrâhim-i Edhem veya İbrâhim ibn-i Edhem denilen o büyüğümüz, gündüz çalışırmış, işçilik, amelelik yapar, kazancını sağlarmış. Ondan sonra onunla yiyecek içecek alırmış, arkadaşlarıyla kaldığı ribata, tekkeye, veya hana o yiyecekleri getirirmiş, "Buyurun, yeyin!" dermiş.

Akşama kadar çalışıyor, bir kere kimseye yük olmuyor, iş üretiyor; bir... İkincisi, bu kazandığıyla yiyecek içecek, ihtiyaç maddelerini alıyor, başka kardeşlerine, komşularına, oda arkadaşlarına, ribat arkadaşlarına ikram ediyor. Ne kadar güzel!..

Asıl tasavvuf, asıl güzel müslümanlık bu. Yâni, mümkün olduğu kadar başkasına iyilik yapmak ve yük olmamak.

DEVAMI=

http://esadcosankulliyati.com/arsiv/cuma/c001103.html


 

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder