3 Aralık 2015 Perşembe

Hekimoğlu İsmail - İstişare eden yanılmaz!

Hekimoğlu İsmail - İstişare eden yanılmaz!


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

İstişare eden yanılmaz!

 
İstişare, başkasının ilminden, tecrübesinden faydalanmak için insanın güvendiği birine danışması demektir. Mesela bir çiftçi der ki: “Bu sene ne eksem?”, bir tüccar der ki: “Acaba ne getirip satsam?”, bir yayıncı der ki: “Hangi kitapları neşretsem?” Çünkü insana çoğu zaman bir akıl yetmez, başkalarının aklından da istifade etmek gerekir.

İslâmiyet, istişareye çok önem vermiştir. Nitekim Peygamberimiz (sas), “Kim bir işe girişmek ister de o hususta Müslüman biri ile müşavere ederse Allah, onu işlerin en doğrusunda muvaffak kılar.” buyurmuştur.

Öyleyse istişare, aynı zamanda sünnettir. Mesela Peygamberimiz (sas), davranışlarını Allah'tan aldığı vahiy ile tanzim ettiği halde pek çok meselede sahabeyle istişare etmiş ve istişareden çıkan karara uymuştur. Araplar arasında tarihte ilk defa şehir etrafına hendek kazılarak savunma savaşı yapılması, bir istişâre neticesinde ortaya konulmuş ve Selman–ı Farisi tarafından yapılan teklif kabul edilmiştir. Aynı şekilde Bedir ve Uhud savaşları öncesinde de ashabı ile istişâre eden Peygamberimiz (sas), Uhud Savaşı'nda savunma harbini tercih ettiği halde, istişârenin neticesi düşmanı Medine dışında karşılama şeklinde tezahür ettiği için, bu görüşe uymuş ve onunla amel etmiştir.

Diğer yandan istişare ettiğimiz insanların o konunun ehli olması da zaruridir; herkes acıyan yeri gösterebilir fakat herkes yaraya parmak basıp tedavi edemez. Bunun için her mesele, o konuyu iyi bilen kimselerle istişare edilmelidir. Mesela tüccar, iktisatçıyla istişare etmeli, asker askerle, öğretmen öğretmenle. Yani istişare edeceğimiz kimse söylediğimiz sözleri anlayabilecek kapasitede, tecrübeli, olgun, bilgili olmalı, sır saklamalı. Yoksa cahille istişare eden cehalet bataklığına düşer.

Bediüzzaman Hazretleri de “Hakikî, samimî bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerinin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.” ifadesiyle istişarenin önemini ve faydasını dile getirir.

Bir kişinin fikri nerde, elli kişinin fikri nerde? Onun için insan kaç kişiyle istişare ediyorsa, o kadar insanla beraber düşünüyor, demektir. On kişi demek yirmi gözle bakmak, yani daha geniş görebilmektir.

Kur'an da istişareyi emretmiştir. Şûrâ Suresi'nin 38. ayetinde Müslümanlara bir konuda karar vermeden önce istişare etmeleri emredilmiş, böyle davrananlar Allah'ın övgüsüne mazhar olmuşlardır.

Öyleyse ya bileceğiz yahut bilene soracağız. Böylece hata yapma ihtimali azalır, dertlerimizin dermanını bulmamız mümkün olur.

Tabiri caizse nasıl ki bir arı çiçekleri dolaşır bal yapar insan da istişare ile fikrini, görüşünü en güzel seviyeye ulaştırır. Mesela ben ‘Her kitapta birçok kimsenin ilmi vardır' sırrınca yüzlerce kitap okudum, hâlâ okumaktayım, ilim adamlarını dolaştım, değerli İslam âlimleriyle tanıştım.

Böylece kitap yazmak, makale yazmak seviyesine ulaştım, elhamdülillah.

Kur'an'ın gayesi, Müslümanların seviyesini yükseltmektir. Hizmet ehlinin istişâreyle hareket etmesi, hizmetlerin doğru ve bereketli olmasını temin eder; fertlerden topluluklara, milletlere, devletlere kadar insanların seviyesini yükseltir.

İstişare eden yanılmaz; akıllı insan, başkalarının aklından istifade edendir. Bunun için meclislerde bütün farklı düşünceler sabırla değerlendirildikten sonra ortak bir karar alınmalıdır. Zıt düşüncelere rağmen ortak karara varabilen meclis kâmildir.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder