30 Ağustos 2016 Salı

HZ. PEYGAMBER (s.a.v.)'İN AHLÂK EĞİTİMİ-2

HZ. PEYGAMBER (s.a.v.)'İN AHLÂK EĞİTİMİ-2
 
                           İhtiyaca Göre Cevap
    
İnsanların iç dünyaları, çeşitli emir ve yasaklar karşısındaki tavırları birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle kendi ruhsal durumlarına veya hesaplarına uygun düşen görevleri daha bir istekle yaptıkları halde, işlerine gelmeyen buyrukları, çeşitli sebeplerle benimsemedikleri hususları ihmal eder, önemsemez görünürler.
 
Gönüllerin doktoru olan Peygamber Efendimiz, karşısındaki insanların açık yönlerini çok iyi bildiği için onların durumuna daha elverişli olanı tavsiye ederdi. Örneğin, zaman zaman bir sahabe gelir,
- “Amellerin hayırlısı nedir?” diye sorar, Resûlallah (s.a.v.) ona bir cevap verirdi.
 
Başka zaman aynı soruyu soran bir diğerine, durumları ve ihtiyaçları birbirinden farklı olduğu için daha farklı bir cevap verirdi. Zira bunlardan her biri hakkında da başka bir amelin daha hayırlı olduğunu bilirdi.
 
Şunu da unutmamak gerekir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.), insanlara verdiği cevaplarda kişilerin durumunu dikkate aldığı kadar, içinde bulundukları zamanı ve yeri de dikkate alırdı. Barış zamanında en faziletli amelin vaktinde kılınan namaz olduğunu söylemişse, savaş ve olağanüstü durumlarda Allah (c.c.) yolunda yapılan cihadın daha faziletli olduğunu söylerdi.
 
Sahabelerden biri sordu:
- Ya Rasûlallah! Hangi Müslüman daha değerlidir? Efendimiz şu cevabı verdi:
“Dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimse.” (2)
  
Acaba bu soruyu soran sahabe, eliyle, diliyle başkalarını inciten bir kimse miydi? Belki de öyleydi. Fakat her ne sebeple olursa olsun, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) sahabesini doğrudan hedef almayarak bu yolla uyarmak istemişti.
 
Bir başka seferinde ayrı soruyu soran sahabesine Efendimiz şu cevabı vermişti:
“İnsanların en hayırlısı, ömrü uzun olup amelleri de güzel olandır.”
 
Soru sahibi bu defa da, “İnsanların en kötüsü kimdir?” diye sordu.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şu cevabı verdi: “Ömrü uzun olup ameli de kötü olan kimsedir.” (3)                     
       
Sahabelerden biri Peygamberimiz (s.a.v.)’e:
- Müslümanlıkta en hayırlı iş hangisidir? diye sordu. Efendimiz buyurdu ki:
“Yemek yedirmen; tanıdığın ve tanımadığına selâm vermendir.” (4)
 
Acaba Peygamber Efendimiz, bu soruyu soran kişide bir cimrilik, bir kibirlenme hali ve insanlarla gerektiği şekilde ilgilenmeme kusuru mu görmüştü de ona bu amellerin daha faziletli olduğunu söylemişti? Belki öyleydi, belki de onun geleceğini düşünerek ileride yararlanacağı bir tavsiyede bulunmuştu.
 
Abdullah İbni Mes’ud da aynı meraka kapılmış ve:
- Ya Resûlallah! Allah’ı en çok hoşnut eden amel hangisidir.? diye sormuştu. Aldığı cevaptan sonra, “Daha sonra hangi amel gelir?” diye üç kez sormuş, sonra da şöyle demişti: “Şayet sormaya devam etseydim, daha çok şey söyleyecekti.” Resûl-i Ekrem’in İbni Mes’ud’a tavsiye ettiği ameller sırasıyla şunlardır:
a) Vaktinde kılınan namaz,
 
b) Anaya-babaya itaat,
 
c) Allah yolunda cihat. (5)
 
Burada cihadın sonuncu olarak zikredildiğini görmekteyiz.
 
Halbuki bir başka seferinde: “Ya Resûlallah, bana cihada eşdeğer olabilecek bir amel tavsiye eder misiniz?” diye soran sahabesine, “Böyle bir amel hatırlamıyorum.” buyurmuştu. Yine hangi Müslümanın daha değerli olduğunu soran birine de, “Allah yolunda canıyla, malıyla savaşan mümin.” (6) cevabını vermişti.
 
Halkı irşad ile görevli olan vaiz ve hatiplerin, Efendimiz (s.a.v.)’i örnek alarak neyi ne zaman söylemek gerektiğini çok iyi belirlemeleri gerekir.
 
 
---------------------------------------
(1) Buhari, Mevakitu’s-salat, 6.
(2) Buhari, İman, 5.
(3) Tirmizi, Zühd 22.
(4) Buhari, İman, 6.
(5) Buhari, Mevakitu’s-salat, 5; edeb 1.
(6) Buhari Cihad, 1; Müslim, imaret, 29.
 


--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder