2 Aralık 2016 Cuma

HAMD

HAMD
 

‘Hamd’, sözlükte övme, iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, medih ve sena anlamındadır. 

 

‘Hamd’; terim olarak bir nimetin, iyiliğin veya güzelliğin kaynağı ve sahibi olan gücü, övgü ve yüceltme sözleriyle anmaktır. Bir başka deyişle ‘hamd’, isteğe bağlı bir iyiliğe veya onun başlangıç noktası olan yardıma karşı, gönül açıklığı ile o iyiliğin sahibine saygı ifade eden bir övgü sözüdür.

 

Bunda hem nimet sahibini övmek, hem şükretmek ve hem de onu yüceltme anlamı vardır. ‘Hamd’, bir çeşit övmek veya övülmek, iyi bir övüş veya övülüş, güzel bir övücü veya övülen olmak gibi anlamları da kapsayan bir sözdür.

 

Hamd kavramını Türkçe’de tam olarak karşılayacak bir kelime yoktur. Çünkü o yalnızca bir övme değil, medhetme ile şükür arasında bir çeşit övme, özel bir medhetmedir. Canlı veya cansız varlıklar da medhedilebilir. Örneğin, değerli bir elmas parçası veya güzel bir at övülebilir. Ama hiçbir zaman onlara hamd edilmez. Hamd, canlılara ve cansızlara istediği şekli ve değeri veren daha güçlü bir varlığa karşı yapılır. O da Allah (c.c.)’dır.

 

Hamd; en geniş anlamıyla şükürdür. Hamd, yalnızca dille yapılır. Halbuki şükür hem dille hem de hareketle yerine getirilir. Şükür, bir nimetin karşılığı olarak yapılır. Hamd ise, nimet sahibinin var olduğunu bilmemiz durumunda, o nimet veya güzellik bize ulaşmasa da yapılır. Bu bakımdan, hamd her durumda yerine getirilir. Şükür, insana ulaşan bir iyilikten sonra, sözle, fiille ve kalpten nimeti verene karşılık vermektir. Yalnız fiille veya kalpte yapılan şükür ne medhetmedir, ne de hamd’dir. Fakat dil olarak yapılırsa bu, hem hamd, hem medhetme olur. Böyle bir hamd Allah (c.c.)’a karşı duyulan minnettarlığın başı olur.

 

Her medhetme (medih- övgü) hamd sayılmaz. Çünkü medhetme, boş bir yalan, soyut bir dalkavukluk da olabilir. Ancak hamd ve şükür devamlı doğruyu ifade ederler. Hamd, yaşanan bir sevinç ya da minnettarlık duyulan bir nimet içerisinde bulunarak rahat etmenin zevki ile yapılır. Hamd, geçmişte verilen ve gelecekte verilecek ola nimetler hakkındaki sevinç durumundan, şükür ise, verilmiş olan bu nimetlere kavuşma durumundan dolayı yapılan bir mutluluk îlânıdır. Bundan dolayı (hamd ve şükür) (meşru) ve ahlâka uygun oldukları halde, medih (Medhetme) her zaman ahlâki olmayabilir. [1]

 

Hamd ve şükürde esas amaç nimeti verendir. Her ikisi de haktır ve  müslümanın gönlünü kavuştuğu nimetten dolayı sevinçle doldururlar. Hamd’de sevinç ve arzu anlamı; şükürde ise içten bağlılık ve dostluk anlamı daha fazladır. Hamd etmede ayrıca saygı ve değer verme manası da saklıdır.

 

Hamd, Yüce Rabbimiz dışında hiçbir kişi veya kuvvete yapılmayacak bir şükür türüdür. Halbuki insanlara, yaptıkları iyilikten dolayı teşekkür ederiz.

 

Hamd, nimetleri iyilikleri ve bağışları sınırsız ve sonsuz olan bir kuvvete yapılır. O da Allah (c.c.)’tan başkası asla olamaz.

    

Hamd, bir iyiliğin karşılığı olmaktan çok, Yaratıcının sonsuz güç, ve kuvvetine, verdiği nimetlerin çokluğuna onun Rabliğine duyulan hayranlığın övme yoluyla dile getirilmesidir. Allah (c.c.)’ın varlığının sayısız yansımalarını düşünerek O’nu hakkıyla övmek, O’nun yüce sıfatlarını ve kudretini dile getirmektedir.

 

Dikkat çekici bir husustur ki, Kur’an-ı Kerim’in birinci sûresi olan Fatiha’nın ilk âyeti, hamd’in kime ait olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktır. “Elhamdü lillahi Rabbi’l-Alemin.” “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a aittir.” [2]

 

Buna göre hamd’in sahibi bellidir. İnsanlar kendi görüşlerinden hareket ederek başkalarına hamd asla etmezler. Hamd Allah Tealâ’ya aittir. Bu ifade, Kur’an’da yirmi üç yerde geçmektedir. İmam Buhâri’nin Hamd kelimesi üzerinde bir eser yazdığı rivayet edilmektedir. [3]

 

Kuran- Kerim bu gerçeği başka bir ayette şöyle dile getirilmektedir.

Başlangıçta da sonda da hamd yalnızca Allah’a aittir.” [4]

 

Hamd, eşi ve benzeri olmayan ilahi rahmetin hakkıyla övülmesi, o rahmetin sahibinin hakkıyla yüceltmesidir.

 

Bütün varlıklar Allah (c.c.)’a hamd içerisindedir. Ancak en olgun hamd inanan bir insan tarafından yerine getirilir. Çünkü mümin bir insan, Peygamberinden öğrendiği gibi Allah (c.c.)’ı hakkıyla takdir eder, O’na nasıl hamd edileceğini bilir.

 

Hamid ismi, hamd mastarından türemiş bir sıfattır. Namazlarda selam vermeden önce okunan ‘Salli ve Barik’ dualarının sonlarında da ‘Hamidün mecid’ şeklinde geçmektedir.

 

Allah (c.c.)’ı ve O’nun Rab olduğunu iyi bilen samimi bir müslüman, hamdi yalnızca Allah (c.c.)’a yapar. O her zaman (elhamdulillah) diyerek Yaratıcıyı hakkıyla över ve yüceltir.

 

“ Hamd olsun Allah’a ki; gökleri ve yeri yarattı, karanlıkları ve nur-u var etti. Yine inkarcılar (başkalarını) Rablerine denk tutuyorlar.” [5]

 

“ Onların orada duası” Allahım! Sen her türlü eksiklikten uzaksın; birbirlerine sağlık, temennileri; (Selam) dualarının sonu da ; Alemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun’ sözleridir.” [6]

 

Kur’an-ı Kerim’de hamd kırk üç yerde, hepsi de Allah (c.c.)’a nisbet edilmiş olarak geçmektedir. Ayrıca  Peygamber (s.a.v.)’a vaadedilen ‘Makam-ı Mahmud’ deyiminde yer alan ‘Mahmud’ kelimesi, ‘Allah tarafından övülen’ anlamına gelir. Bundan başka ‘Ahmed’ kelimesi ‘en çok hamd eden’ anlamında, ‘Muhammed’ kelimesi ise yine ‘Övülmeye layık bir çok güzel hasletlere sahip’ demektir. Bunların üçü de Peygamberimiz (s.a.v.)’in isimleridir. Bunun için Müslümanlar çocuklarına isim verirken en çok bu isimleri tercih ederler. Bir ayette yer alan ve ‘hamd edenler’ anlamına gelen ‘hamidun’ kelimesi ile on yedi ayette geçen ve esma-i hünsadan olan ‘Hamid’ ismi de yine hamd kelimesinin türevlerindendir.

 

Müslim, zikir, 10,22’deki bir hadiste, Allah (c.c.)’ın söylenmesinden en çok hoşnut olduğu sözler arasında ‘Elhamdü lillah’ ibaresinin bulunduğu haber verilmiş; İbnu Mace, Edeb, 55’de yer alan bir başka hadiste de, ‘elhamdü lillah zikirlerin efdalidir’ buyurulmuştur. Hamd, geniş kapsamlı bir niteleme ve zikir olduğu gibi; Müslim, zekat 53’te yer alan bir hadiste işaret edildiği üzere aynı zamanda bir sadaka, yani bir dostluk ve bağlılık ifadesidir. Bu sebeple de her fırsatta tekrarlamak gerekir. Sevinçli zamanlarda olduğu kadar sıkıntılı durumlarda da tekrarlanmalıdır. Çünkü nimet ve belanın her ikisi de insan için birer sınavdır. Her iki hal de aynı sadıkane yaklaşımla karşılanmak gerekir. Bela ile karşılaşılınca hamd etmeyerek isyan eden insan nankör ve gafildir. [7]

 

                                             Hamdele Nedir ?

      

Hamdele, ‘Elhamdü lillahi Rabbi’l-Alemin’ yani ‘Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur’ cümlesi için kısaca söylenen isimdir.

 

Müslüman bütün hayırlı işlerine ‘Besmele’, ‘Hamdele’ ve ‘Salvele’ ile başlarlar.



[1] İslam’ın Temel Kavramları, H.K. Ece. 
[2] Fatiha sûresi,  1/1. 
[3] Diyanet İslâm Ansiklopedisi.
[4] Kasas sûresi,  28/70. 
[5] En’am sûresi,  6/1. 
[6] Yunus sûresi,  10/10. 
[7] Şamil İslâm Ansiklopedisi.
BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=585

--
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder