5 Aralık 2016 Pazartesi

LOKMAN ALEYHİSSELAM VE NASİHATLARI

LOKMAN ALEYHİSSELAM VE NASİHATLARI

Lokman aleyhisselâm, Târuh bin Nâhur bin Fahûr’un oğludur. İbrâhim aleyhisselâmın kardeşinin, oğlunun oğludur. Eyyûb aleyhisselâmın kızkardeşinin oğlu olduğu da rivâyet edilir. Eyyûb aleyhisselâmın halasının oğlu olduğu, bin sene kadar yaşadığı ve Dâvûd aleyhisselâma ulaştığı söylenir.

Tefsîr âlimleri onun hakîm (hikmet sahibi, va’z edici) olduğu, peygamber olmadığı husûsunda ittifâk ettiler. Ancak İkrime ve Şa’bî peygamber olduğunu bildirdiler.

Lokman aleyhisselâmın peygamberlikle, hakîmlik arasında serbest bırakıldığı ve hakîmliği tercih ettiği de rivâyet edilir.

Rivâyet edilir ki: Lokman aleyhisselâm gün ortasında uyuduğu sırada kendisine bir nidâ gelip; “Yâ Lokman! Seni yeryüzüne halîfe kılmamızı, insanlar arasında hak ve adâletle hükmetmeyi ister misin?” Lokman aleyhisselâm o sese cevap verdi ve dedi ki:

“Eğer Rabbim beni serbest bırakırsa, afiyet ve sıhhat isterim. Belâ ve musibetten de muhafaza etmesini dilerim. Eğer sıkıntı ve belâ da verirse, seve seve kabul ederim. Çünkü biliyorum ki, Allahü teâlâ bana belâ ve musibet verirse, bana yardım eder ve beni onlardan korur.”

Bunun üzerine melekler, nereden geldiğini bilmediği bir sesle; “Niçin yâ Lokman” dediler. Lokman aleyhisselâm buyurdu ki:

“Hakîmlik, rütbelerin en sıkıntılısı ve en yükseğidir. Her tarafta mazlûm kimseler olsa da, âdil olursan rahat ederler ve kurtulurlar. Eğer yoldan saparsan Cennet yolundan saparsın. Bir kimsenin dünyâda zelîl ve sıkıntılı olması, şerefli ve sıkıntısız olmasından hayırlıdır. Kim âhıret üzerine dünyâyı tercih ederse, dünyâ ona fitne olur ve âhıret üstünlüklerine kavuşamaz.”

Bu sözlerine melekler şaştılar. Lokman aleyhisselâm, tekrar uyuyup uyandığı zaman, kendisine hikmet verildiğini anladı. Hikmetli sözler konuşmağa başladı. Bundan sonra Dâvûd aleyhisselâma hikmetli sözleriyle yardımcı oldu. Lokman aleyhisselâmın terzilik yaptığı veya koyun çobanı olduğu da nakledilir.

Lokman aleyhisselâmın onikibin tane hikmetli söz konuştuğu ve insanların o sözleri kendi sözleri arasına aldıkları söylenir.

Lokman aleyhisselâm, Dâvûd aleyhisselâmın peygamber olmasından önce, insanlar arasında hikmetli sözleriyle va’z eder, fetvâ verirdi. Dâvûd aleyhisselâm peygamber olarak gönderilince fetvâyı terk edip, ona ümmet oldu ve ondan ilim öğrendi.

Allahü teâlâ; “Lokman aleyhisselâma hikmet verdik ve hikmetten ihsân ettiğimiz şeye şükretmesini emrettik. Kim Allahü teâlânın verdiği ni’mete şükrederse şükrünün faydası kendinedir.” buyurdu.

Zîrâ şükürle, nail olduğu ni’metin hakkını eda ettiği gibi, şükür ni’metinin devamına ve artmasına sebep olur. Çünkü şükürden istifâde edecek kimse şükreden kimsedir. Eğer bir kimse küfrân-ı ni’metle Rabbine küfr eder, verdiği ni’metin hakkını eda etmezse, küfrân-ı ni’metin zararı da kendinedir. Çünkü Allahü teâlânın hiç kimsenin şükrüne ihtiyâcı yoktur.

Kullarından hiçbir kimse şükretmese, zât-ı ulûhiyyetine hiçbir zarar gelmez.

Lokman’ın (aleyhisselâm) oğlunun ismi “En’âm”, “Meşkem” veya “Saran” olduğu söylenir. Denildi ki: Oğlu ve hanımı küfürde idi. Uzun müddet va’z ve nasîhatten sonra müslüman oldular.

Rivâyet edilir ki: Lokman aleyhisselâm, bir torba içine bir miktar hardal tanesi koydu ve yanına aldı. Oğluna mev’ize mev’ize (konu konu) nasîhat etmeye başladı. Her bir nasîhatından sonra bir hardal tanesini torbadan çıkardı.

Nihâyet torbadaki hardal taneleri bitti. Bunun üzerine oğluna dedi ki: “Ey oğulcuğum! Sana uzun müddettir va’z-ü nasihat ettim. Eğer bu va’z-ü nasihati dağa etseydim dağ parçalanırdı.” Oğlu, nasihatleri üzerine şirkten vaz geçip, onun dinine döndü ve müslüman olduktan sonra öldü.

Lokman aleyhisselâmın hikmetli nasihatlerinden bazıları:

“Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın. O her sabah zikir ve tesbih ediyor. Sen ise uyuyorsun.

“Ey oğlum! Tövbeyi geciktirme. Çünkü, ölüm ansızın gelip yakalar.”
 

“Ey oğlum! Câhil kimselerin sevgisine rağbet etme. Çünkü o, yaptığı kötü işlerine senin râzı olduğunu zanneder.
“Ey oğlum! Allahü teâlâdan kork. Kalbinle korkmadığın hâlde, insanların sana ikram etmeleri sebebiyle Allah’tan korkuyor görünme.”
 

“Ey oğlum! Ben hayatta sustuğuma hiç pişman olmadım. Sükût etmekten pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.”
 

“Ey oğlum! Âlimlerin meclisinde bulun. Hikmet sahiplerinin (Allah adamlarının) sohbetinde bulun. Bahar yağmuruyla yeryüzünü yeşillendiren Allahü teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de mü’minlerin kalbini aydınlatır. Yalan söyleyen kimsenin yüzünün nûru gider, kötü huylu olan kimsenin gam ve kederi çoğalır. Anlayışsız kimseye bir mes’eleyi anlatmaktan bir kayayı yerinden oynatmak daha kolaydır.
“Ey oğlum! Câhili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı ve hikmet sahibi birini bulamazsan kendin git.
“Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Takvâ gemin, îmân yükün, tevekkül hâlin olsun. Umulur ki kurtulursun.”
 

“Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım. Kötü komşudan ağırını görmedim. Nice acılar tattım, fakat fakirlik kadar acı birşey tatmadım.”
 

“Ey oğlum! Bilmediğin şeyi tam öğren. Bir kişiyle kardeşlik (dostluk) kurmak istediğin zaman önce onu gazâblandır. Eğer kızgınlığı ânında sana adâletle davranırsa ona yaklaş, yoksa ondan sakın.”
 

“Ey oğlum! Borçlu olmaktan sakın. Çünkü, gündüz zillet içinde, gece gam ve keder içinde olursun.”
 

“Ey oğlum! Allahü teâlâ ma’siyetimden dolayı beni cezalandırmaz diye ümitli olmadığın gibi, rahmetinden de ümidini kesici olma.”
 

“Ey oğlum! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak, meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme. İhtiyâcım yok diyerek ilmi de terk etme.”
 

“Ey oğlum! Yalandan çok sakın. Çünkü dînini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makamını kaybedersin.”
 

“Ey oğlum! Kötü huylardan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap. Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.”
 

“Ey oğlum! Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma, insanların elinde olana tama’ etmekten sakın. Kazâya râzı ol ve Allahü teâlânın sana verdiği rızka kanâat et.”
 

“Ey oğlum! Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış. İşlerini nasıl yapacağını onlara sor.”
 

“Ey oğlum! Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.”
 

“Ey oğlum! Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde olduğun gibi ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.”
 

“Ey oğlum! Helâl kazanç ile fakirlikten korun. Fakir düşen kimse şu üç musibetle karşılaşır. Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin yok olması.”
 

“Ey oğlum! Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer. Hayır söyleyen kâr eder. Kötü konuşan günahkâr olur. Diline hâkim olmayan pişman olur.”
 

“Ey oğlum! Namazı dosdoğru kıl. Şartlarına, rükünlerine, edeblerine riâyet ederek kıl. Çünkü namaz, dînin direğidir ve Allahü teâlâya münâcaattır.”
 

“Dînin hayır ve iyilik olarak bildirdiği bütün husûsları emret. El ile, dil ile ve kalb ile gücün yettiği kadar insanları kötülükten sakındır. İbâdetlerinde ve insanlara nasihatin esnasında karşılaşacağın güçlük ve musibetlere sabret. İnsanlara iyilikleri emr ve nasihat edip kendini unutma. Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır. Fakat kendini yakıp eritir.”
 

“Ey oğlum! Sen insanlardan yüz çevirme. Onlara karşı kibirlenerek hakîr ve küçük görme. İnsanlara karşı öğünme. Onlar sana konuştukları zaman onlardan yüz çevirme. Tevâzu ile sözlerini dinle. Onlar konuşurken ehemmiyet vermeyerek başka şeyle meşgul olma. Çünkü insanlara karşı hüsn-ü muâmele gereklidir.”
 

“Ey oğlum! Yeryüzünde insanlara karşı kibirlenerek yürüme. Allahü teâlânın verdiği ni’metin sâdece sana âit olduğunu zannederek insanlara mağrur olma.”
 

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder