29 Aralık 2016 Perşembe

İHBAT

İHBAT

 

‘Habt’, sözlükte çukur yere denir.

 

İslâm ahlâkında ise, alçak gönüllü olmak, demektir. “Muhbitleri müjdele!” [1]âyetindeki ‘muhbitin’ kelimesini Abdullâh b. Abbas ve Katâde (r.a.) ‘Alçak gönüllüler’ şeklinde tefsir etmiştir.

 

Tasavvufçulara göre muhbit, gönlü Allah (c.c.) ile huzur ve huşû bulan, ihlaslı kimse anlamındadır.

     

Bu sözler iki anlam üzerine toplanır: Tevazu ve Allah (c.c.) ile sükûn bulmak. Gönlün Allah (c.c.) ile huzur bulması ve Allah (c.c.)’a yönelmesi anlamını içeren ihbat, sekine, yakîn ve Allah (c.c.)’a güvenmek gibi itminan  makamlarının başıdır. Tasavvuf yoluna giren (salik) ihbat makamında istikrar bulursa azim ve iradesini kıran afetler kendisinden ayrılıp gider. Çünkü iradesi güçlenir ve artık hiçbir  geri kalma nedeni onun yürümesini engelleyemez.

 

Hak yolunda engeller çoktur. Bunların en güçlüsü, tek kalma yalnızlığıdır. O salik buna da aldırmaz yürür. Onun için sadıklardan biri: ‘Hedefine varan yolda tek kalman, aramanın doğruluğunun kanıtıdır.’ demiştir. Bir başkası da: ‘Gittiğin yolda yürüyenlerin azlığından ürkme, bu yolda helak onların çokluğuna da aldanma’ demiştir.

 

Salikin (tasavvuf yolcusunun) yolunu kesen fitne de, kalbe gelen ve onun asıl gayesi hak’tan alıkoyan zihin karıştıran şeylerdir. Kul, ihbat makamında istikrar bulur, arama iradesi sağlam olursa hiçbir fitne onu durduramaz.

 

Ancak kalbine esmâ (Allah’ın güzel isimleri) ve sıfat nurları doğan ve bunların anlamları açılan kimselerin irade güçleri sağlam olur.

  

Ebû Abdillah el-Herevi’ye göre ihbât’ın üç derecesi vardır:

 

Birincisi, ismetin şehveti kapsaması, iradenin gafleti kuşatması talebin selveti (arama arzusunun tembelliği) yenmesidir. Yani ismeti (korunması) isteklerine galip gelip onları ezer. İradesi, gafletini kuşatıp etkisiz bırakır.

 

İkincisi, iradesini hiçbir sebep bozmaz. Kalbini hiçbir arız (engel) yalnızlığa düşürüp ürkütmez. Yolunu hiçbir fitne kesmez. O, sülük (tasavvufta ilerleme) esnasında doğacak fitnelere, nurlara takılıp kalmadan bunlara hiç iltifat etmeden yoluna devam eder.

 

Üçüncüsü, gözünde övmenin ve yermenin bir olması; kendi kendisini daima kınaması; halkı kedisinden üstün görmesidir.



[1] Hac sûresi,  sûresi,  22/34..


BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.
http://www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=613
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder