22 Temmuz 2013 Pazartesi

Türk Milleti'nin en sevdiği 3 muhabbet konusu

Türk Milleti'nin en sevdiği 3 muhabbet konusu

  • Türk Milleti'nin en sevdiği 3 muhabbet konusu
    Prof. Dr. Osman Özsoy
    Haber 7
 

Sevgili Osman hocam emeğinize sağlık çok faydalı bir yazı. Allah razı olsun. Geçen bir kanalda Vehbi Vakkasoğlu hoca bişey anlattı bu konuda. Eski fetva makamındaki bir alime dini bir konuda fikir soran birine, Hocaefendi bilemiyorum evladım der. Adam sinirlenir, birde devletten maaş alıyorsun der. Hocaefendi yumuşak bir uslüple der ki: "Evladım ben bildiklerimin parasını alıyorum. Bilmediklerimin parasını ödemeye bütün dünyanın serveti yetmez"
İzninizle yazınızı yine dostlarımla paylaşacağım. Hayırlı ramazanlar CELAL
 

Her Ramazan ayında benzer konuların tartışılması bıktırdı artık. Orucu nelerin bozduğu, imsak vaktinin gerçekte ne zaman başladığı türden konular artık iyice baydı.


Türk Milleti'nin üzerinde en çok konuşmaktan ve tartışmaktan en hoşlandığı 3 konu arasında, spor, siyaset ve dini mevzular geliyor.


Bu konularda bilen de konuşuyor bilmeyen de...

Taksiye bindiğinizde de, ya da berbere gittiğiniz de, üç beş arkadaş oturup muhabbet ettiğinizde de  gündem bu mevzular.

Nerede bu mevzular sohbet bağlamında gündeme gelecek olsun, hemen hararetli bir tartışma ortamı doğuyor. Üstelik herkes kendisini bu 3 başlıkta tartışma konusunda yeterli bilgi sahibi görüyor.

Bu konuların, "estağfurullah, mevzu bilgim dahilinde değil" diyeni yok.

Türk Milleti'nin böyle bir zaafı olunca da, ekranlarda bu minval üzere tartışma programları ilgi görüyor, en düzeysiz spor programları bile saatlerce izlenebiliyor.

Çok basit dini mevzular bile sanki konu gökten yeni inmiş gibi hem de anahaber bültenlerinde tartışma konusu edilebiliyor.

Ramazan ayı girerken veya Kurban Bayramı yaklaşırken en cahil vatandaşlar arasında bile bir anket çalışması yapılsa ve "Sizce bu Ramazan ayında veya Kurban Bayramı'nda hangi konular tartışma gündemine gelir?" denilse herkes bu soruya rahatlıkla cevap verebilir.

Dün akşam  İstanbul Müftülüğünce Beykoz'daki Hidiv Kasrı'nda düzenlenen iftar programına katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, orucu nelerin bozup nelerin bozmayacağı üzerinden konuyu magazinleştirmenin doğru olmadığını belirttikten sonra şunları söylemiş; "14 asır önce orucu neyin bozduğu, neyin bozmadığı kitaplarda yazılmıştır. Bütün ilmihal kitaplarında bunlar mevcuttur..." demiş.

Her mevzuyu bilenle tartışmak lazım.

Cahillerle sohbet kitaplarda en tavsiye edilmeyen davranış şekilleri arasında gösteriliyor. Cahille sohbette cahil kişi bilen kişi seviyesine çıkamayacağı için, tartışmaya konu mevzuları bildiğini zanneden kişi de farkında varmadan onun düzeyine düşüyor.

Tatilde okumak için yanıma aldığım kitaplardan biri de, 15 sene önce okuduğumda çok beğendiğim, üzerinde notlar aldığım ve herkesin okumasını tavsiye ettiğim Gazeteci Taha Akyol'un 1997 yılında basılan "Hayat Yolunda - Gençler İçin Anılar ve Öneriler" başlıklı kitabı oldu.

Taha Akyol kitabında (sayfa 185), Katip Çelebi'nin (1609-1657) Mizan ül Hak isimli kitabında din adamlarının dini bilgilerin dışında geometri gibi pozitif bilimlere de vakıf olmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmak için verdiği şu örneği aktarır:

Bahçenize bir su deposu veya havuz yaptıracaksınız. Deponun derinliği eni ve genişliği 4'er metre olacak. Bu işi yapacak kişi ile diyelim 120 Milyona anlaştınız. Adam ekibi ile geldi ve kazmaya başladılar.

4'er metre yerine 2'şer metre kazınca ekip bu işten vazgeçti ve gitti.

Şimdi sorumuz şu;

Kazılan 2'şer metre derinlik, en ve genişlikteki kısım için işi bırakıp giden adama kaç para ödemek lazım?

Sorduğum pek çok kimse, ilk elde 4'ün yarısının 2 olduğunu düşünerek 120 Milyonun yarısı 60 Milyon diye cevap verdi.

Halbuki kazılan kısım için 120 Milyon liranın 8'de 1'ini ödemek lazım.

Yani 15 Milyon lira..

Çünkü boyutları dörder metre olan bir depo 64 metreküptür. Adam 2'şer metre kazmakla sadece 8 metreküp kazmıştır ve hakkı sadece 8'de 1'dir.

Taha Akyol tam bu noktada Katip Çelebi'nin şu tespitini aktarıyor: Demek böyle bir mevzu şikayet konusu olarak bir kadının (hakimin) önüne geldiğinde doğru hüküm vermesi için geometri bilmesi lazım.

Sözün kısası şu...

Herkesle herşeyi tartışmak, her Twit'e, her söze cevap yetiştirmeye çalışmak ve ulu orta her polemiğe ve tartışma konusuna dahil olmak düzeyinizi düşürür.

İşi bilenlerle konuşmak lazım.

Bilmek isteyenlere de yardımcı olmak lazım.  

Güvenilir ses ve soluklara kulak vermek lazım.

Rastgele her kitabı okumamak lazım. Okunması gerekenleri, katkı sağlayacakları ve güvenilir kalemleri okumak lazım.

Ekranlarda düzeysiz bu tür tartışma programlarına denk geldiğinizde kanalı değiştirin ve televizyonu kapatın. Çevrenizde ehil olmayan insanlar arasında yukarıda bahsettiğim 3 başlıktan birinde muhabbet açıldığında sessizce oradan uzaklaşın.

Kuş gibi hafiflediğinizi, çenenizin yorulmadığını, zihninizin karışmadığını fark edeceksiniz.

Ben öyle yapıyorum da... Oradan biliyorum.

Prof. Dr. Osman ÖZSOY - Haber 7
yazaramesaj@gmail.com
www.osmanozsoy.com.tr
https://twitter.com/OzsoyYazilar
 
 
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder