18 Şubat 2014 Salı

“Senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik!”

TSK'DAN 74 PİLOT İSTİFA ETTİ - 18 şubat 2014
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25828099.asp

Bu haberi radyodan duydum. Haberi googleda arattım buldum.
Bu haber üzerine bu gerçek anektodu hatırlatmak istedim...

Senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik!


Mehmet Akif’in, İstanbul’daki bir camide, Abdülhamid Han döneminde orduda önemli bir görev sahip olan bir subayın ağzından dinlediği şu hatıra, Abdülhamid Han’ın “veli padişahlardan” olduğunu ispatlayan en çarpıcı misallerdendir:


Mehmet Akif, sabah namazlarını Sultanahmet Camii’nde kılmayı adet haline getirmişti. Bir zaman, her sabah camiye erkenden gelip, mihrabın bir köşesinde sürekli gözyaşı dökmekte ve inlemekte olan, saçı sakalı bembeyaz olmuş ihtiyar bir zât dikkatini çeker. Durmadan ağlanayan bu adamın uzun süre büyük bir hayret ve merakla takip eder.


Nihayet bir gün yanına yaklaşarak, derdinin ne olduğunu, nende kendini bu kadar derbeder ettiğini sorar: “Muhterem, Allah’ın rahmetinden bu kadar ümitsizlik olur mu? Niye bu kadar ağlıyorsun?


O zât, “Beni konuşturma, kalbim duracak” diyerek önce konuşmak istemez. Ancak, çok ısrar edince, bu halinin sebebinin ne olduğunu Akif’e gözyaşları içerisinde şöyle izah eder:


sultan iiabdulhamid M. Akif Ersoy Neden 2. Abdülhamide Karşı Çıktı?


“Ben, Abdülhamid devrinde binbaşı idim. Anam- Babam vefat edince sadarete (Sadrazamlığa) bir dilekçe gönderdim. Dedim ki: “Mallarımız, gayrimenkullerimiz var. Bunların bir nezarete (bakıcıya) ihtiyacı vardır. Kabul buyurulursa istifa etmek istiyorum.”


Sadaret benim dilekçemi padişaha göndermiş. Bana doğrudan doğruya Hünkârdan bir yazı geldi: “İstifa kabul edilmedi” deniyordu.


Ben bir daha gönderdim. Yine aynı cevap geldi. Bizzat huzura çıkıp şifahi (yüzyüze) görüşmek istedim. Ben o cehalet ile padişahın huzuruna çıktım:

Sultanım, istifamın kabülünü istirham edeceğim. Durumumuz budur, dedim.


Derin derin düşündü istifa etmemi istemiyordu. Yüzünden belli idi. Israrıma dayanamadı.
Öfkeli bir edayla, elinin tersi ile:

-Haydi, istifa ettirdik seni, dedi.

Ben dönüp işimin başına geldim. Gece manâ aleminde orduların teftiş edildiğini gördüm. Rasulullah Efendimiz (a.s.m.) Yıldız Sarayı’nın önünde duruyordu. Bütün Türk ordusunu teftiş ediyordu.

Osmanlı padişahlarının ileri gelenleride orada idi. Abdülhamid, edeple Fahri Kâinat Efendimiz’in arkasında duruyordu.

Derken, benim birliğim geldi. Başında kumandan olmadığı için darmadağınıktı.

Efendimiz: “Nerede bunun kumandanı?” diye sordular.

Abdülhamid de: “Ya Rasulullah çok ısrar etti. İstifa ettirdik.” dedi.

Efendimiz: “Senin istifa ettirdiğini bizde istifa ettirdik!”. Buyurdular.


İşte ben o gün bugündür bunun hicranı ve pişmanlığı ile gözyaşı döküyor, kederleniyorum.
Ben ağlamayayım da söyle kim ağlasın? (3).

(1)   Safahat, Haz: M. Ertuğrul Düzdağ, Ankara, 1990, Kültür Bak. Yay., s, :345-347
(2)   A.g.e., s. 335, Ayrıca bkz. Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif, İstanbul, 1997, Timaş Yay., s. 260-262; Armağan a.g.e., s. 296-299.
(3)   M. Fethullah Gülen’in vaazlarında sıkça anlattığı bir hatıra

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder