27 Nisan 2016 Çarşamba

Aslıhan Erkişi - Bugün günlerden TEOG

Aslıhan Erkişi - Bugün günlerden TEOG

 
Aslıhan Erkişi

a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
27 Nisan 2016, 00:38


Her anne ve baba yaşamıştır eminim aynı duyguyu. Bebek doğduğunda konuya yabancı olan anne ve baba, şu el kadar insan yavrusuyla nasıl başa çıkacağını bilemediğinden bazen eli ayağına dolaşır. En büyük panik sebebi, bilinmeyen ve uzun süreli ağlamalarda yaşanır. Gece yarısı arabayla sokak turları başlar, olmadı sabaha karşı anne baba aranır, yardım istenir.

En sonunda bebekle birlikte çaresiz oturup ağlanır. İşte o zaman dua edersiniz bebeğim bir an önce büyüsün diye. Siz dua edersiniz, etrafınızdakiler “aman böyle kalsın, büyüdükçe işler zorlaşıyor” derler. Derler de siz bunun daha zoru ne olabilir ki dersiniz, söylenen sözler bir kulağınızdan girer, öbüründen çıkar. Sonra emeklemeye başlar, nerede en sakıncalı yer, nokta atışı... orayı bulur! Yerde tehlikeli küçük cisim olmayacak, elektrik priz yerleri kapanacak, merdiven varsa korkuluk, bariyer konulacak vs. bunlar da bir şey değil.

Hadimicem

Sakin (her çocuk için geçerli değil ama) çocuğunuz bir zaman sonra aksi davranışlarda bulunuyor, “yemicem, içmicem, gelmicem, hadi yavrum! Hadimicem… Hatta biz çareyi tam tersini söylemekle bulmuştuk; sakın uyuma dediğimde “Ben uyuycam” der gidip yatardı… 2 yaş sendromundaymışız. Buluğ çağının erken versiyonu.

İki yıl sonra “horrible 4” olarak 4 yaş sendromuna maruz kalıyoruz…
Merak etmeyin çok uzun sürmüyor, sonra çocuk birden değişiyor, anne babaya kendini beğendirmek için çabalıyorlar hatta. 4 yaş sendromundan sonra gelen rahatlık…
 
Biz biraz şanssızdık; hepsini çarpı iki kere yaşadık. Aralarında iki yaş olan kızlarımızdan Gülru doğduğunda Mehru 2 yaş sendromundaydı, Mehru 4 yaş sendromundayken Gülru 2 yaş sendromundaydı ve evet, gerçekten zor zamanlardı…
 
Yarış başlıyor
 
Bunlar nereden mi aklıma düştü? Bugünler onlarda genç kızlık emarelerinin görünmeye başladığı zamanlar. Genç kızlar gibi konuşmaya çalışmalar, kıyafet hassasiyeti vs.. Aman Allahım! Hepsi bir yana, zor geçen bir günün ardından onları uyurken izlemek bile günün yorgunluğunu atmaya yetiyor. Çocuklar büyüdükçe sorumluluklar da büyüyor, mücadeleler de…
 
Ve işte o mücadelelerden birinde, yine bir sınav günündeyiz. Tek sınav öğrenciler üzerinde stres yapıyor olacak ki, bu stresi 3 yılda 36 sınava yayarak ismine TEOG denilen bir sınav türü icat edilmiş.
 
Biliyorum çok çalıştınız, çok yoruldunuz, zaman zaman daraldınız, hayatın anlamını sorgulamaya başladınız ama yüzdünüz yüzdünüz kuyruğuna geldiniz. Bugün sizin için çok mühim, hasta olmak gibi bir lüksünüz yok. Bindiğiniz otobüsün veya babanızın aracının arıza yapması gibi bir skandal kabul edilemez. Erkenden kalktınız, zihin açıcı ne varsa muz, ceviz, balıkyağı vs... hepsini unutmadan ve özenle aldınız. Çalıştınız olduğunca. Gerisi, hakkınızda hayırlısı.
 
Teog olmazsa olmaz değil
 
Birçok aile hayatını yıllardır TEOG sınavına endeksli yaşadı. Geçen bir okulda erkek çocuğuyla münakaşa eden kızı okuldan uzaklaştırmakla uyarmışlar. Annesinin ricası “Aman hocam TEOG var”. Sonrasındaki o elim olaya “uzaklaştırma” mı, yoksa bir karabasan gibi çocuklara çöken “TEOG” kelimesi mi yol açtı bilinmez, olayı duymuşsunuzdur. TEOG olmazsa olur ama Allah göstermesin çocuklarımız. Aman dikkat ve anlayış...
 
Neyse, her şeye rağmen bugün günlerden TEOG. Çalıştınız çocuklar. Anne babalara sabır, sınava girecek öğrencilere de zihin açıklığı diliyorum.
 
Anne babalar; maalesef daha bitmedi; ömür bitmeden dünya memleketinin derdi de bitmiyor. Daha bunun üniversitesi var, nişanı var, evliliği var, torunu var. İnşallah hep güzel günlerini mutlu günlerini görürüz.
Sağlıcakla…


 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder