13 Nisan 2016 Çarşamba

Aslıhan Erkişi - Bir mucidin hikayesi

Aslıhan Erkişi - Bir mucidin hikayesi

 
Aslıhan Erkişi

a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
13 Nisan 2016, 01:50


İlk yara bandını 1845’te Dr. Day icat etmiş. Sorun şu ki; bant yapışıyor ama yerinden sökmek için özel bir çözelti lazımmış. 1874’te Robert Johnson aşağı yukarı günümüzdeki yara bandını geliştirerek işi çözmüş. Ne mi olmuş? Küçücük yara bandı ticari macerasından doğmuş koca Johnson & Johnson markası…

Türk halk müziği sanatçısı, aile dostumuz Latif Öz anlatmıştı Oscar Banker’i. Asıl adı Asadur Sarafyan. Kayseri’nin Muncusun köyünde 1895’te doğuyor. O zaman yaşanan cadı avları neticesi 6-17 yaşlarında önce İzmir, sonra ABD’nin yolunu tutuyor tek başına. Makine mekanizmalarına öyle meraklı ki, mühendislerden önce ona danışılır olmuş. Asadur, çalışır bu makine derse çalışır, bitmişse bitmiştir. Tamirlerini de ancak o yapar. Alaylı Asadur, okullu mühendislerin önünde baş mühendisliğe yükselir. Kayserili küçük Asadur sonra dünyaya yön veren dev icatların mucidi olur. Neler mi?

Şimdi kullanılan otomatik araba vitesini icat eder. General Motor derhal arabalarında Asadur Sarafyan’ın bu icadını kullanmaya başlar. Borg Warner firması için bir helikopter vitesi geliştirir. Nerede mi kullanılır vites? Sikorsky helikopterlerinde. Bugün hâlâ o helikopterlerde adı yaşıyor Sarafyan’ın.

Havalı direksiyon

Elektrikli testere

2 bin tonluk pres,

Uçaklardaki hidrolik kapı…

İcat ettiği otomatik şırınga, salgın hastalıktan kırılan Amerika’da 3 milyon insanın hayatının kurtarılmasına sebep olmuş. Ve ABD ordusu için yaptığı birçok gizli askeri proje…

O tam anlamıyla küçük bir dev. Sizin içinizden de “Keşke Türkiye’de kalması için huzurlu ve barışçıl bir ortam olsaydı” duygusu geçmiştir muhtemelen. Keşke…

Ama bu yaptıklarını yapmasına izin verir miydik, orası muamma. Veya ne kadarını hayata geçirebilirdi?
 
Bir tatlı tebessüm

Hayatta gülümsemekten büyük bir sermaye var mıdır? Bence en büyük, çoğaltan sermayedir tebessüm. Öyle ki, bir insanın bir insana lütfedeceği büyük hayırdır demez mi Sonsuz Nur?

O küçüktür ama büyük lütuftur âşığa:

“Bir tatlı tebessümün,

Bin vuslata bedeldir,

Gözlerin hayat verir,

Aşkın ise eceldir... 

Güfte- Beste: Zeki Müren, rahmet yağsın kabrine…

Bir tatlı tebessüm, yeri gelir ümitsizlik girdabındaki, buhran ilmiği boynuna dolanmış bir insanı sağ salim indirir sandalyenin üstünden, ona “Bir ihtimal daha var” dedirtir.

Bir tatlı tebessümün küçük olduğunu kim iddia edebilir? Eğer sevimsizleşmemişsek, insan denen müthiş varlığa ve Yaratıcısına hürmeti kaybetmemişsek. “Trafiği neden tıkıyorsun, sıkıntı yapma at kendini aşağı atacaksan” demeyiz. Bir tatlı tebessümün o hayat veren kıymetini bir bilebilsek…
 
Elli kuruş
 
Düşünün… Bir mahzun memlekette bir yetimhane yapılacak… Diyelim yardım hesabında 999 lira 50 kuruş birikti. Elli kuruşa ihtiyaç var. Kim diyebilir, 50 kuruş ne ki, hiçbir değeri yoktur”. Yeri geldiğinde 50 kuruş bir yetimhane, bir okul, bir hastane, hayatları kurtarılacak elli bin çocuk demektir belki.
 
İyi kalpli devler
 
Görevini hassasiyetle yapan, binlerce çocuğu canavarlardan kurtaran devlet görevlileri; iyi kalpli devler,

Beş liraya mal ettiği örtüyü altı liraya satıp, bir çocuğa faydam olsun diyen iyi kalpli devler,

Yüzünden tebessümü dilinden selamı eksik etmeyen, toplumun harcı iyi kalpli devler,

Yarınlar size tebessüm etsin. Gönüller sayenizde gülistan olsun…


 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder