15 Nisan 2016 Cuma

Hayat Nur Artıran - “Recep Ayının Hakikati”

Hayat Nur Artıran - “Recep Ayının Hakikati”

Bu yazıyı sevgili Son Mesnevihan Hayat Nur Artıran Hanımefendinin etkinliklerinin duyurulduğu "Aşk Bir Davaya Benzer" isimli Facebook grubundaki sevgili öğretmen Sevcan Vatansever hanımın paylaşımından aldık. İstifade etmeniz dileğiyle...




***Aşağıdaki metin Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi'nin 10 Nisan 2016 Pazar günü TEV'da yaptığı sohbetten aldığımız notlardan hazırlanmıştır.
 
Kıymetli Gönül Dostlarımız;
Sizleri öncelikle içerisinde bulunduğumuz Recep ayının aşkı, muhabbeti ve hürmeti ile selamlarız.
 
Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi, içerisinde bulunduğumuz bu kutlu ayda, Türk Edebiyatı Vakfı’nda, 10 Nisan 2016 pazar günü, “Recep Ayının Hakikati” üzerine, yurtiçinden ve yurtdışından birçok dinleyicinin büyük bir ilgi ve muhabbet ile takip ettikleri çok özel bir Mesnevi Sohbeti gerçekleştirdiler.
 
Zâriyât Sûresi “Düşünüp ibret alasınız diye biz her şeyi çift çift yarattık.” (51/49) Âyeti ile konuşmasına başlayan Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi; “kâinattaki her şeyin zıttı ile kâim olduğunu, zıttı ile görünür kılındığını, bâtın olmasa zâhirin olmayacağını, zâhirin bâtının gölgesi olduğunu, âfakta görünen her şeyin insanın enfüsinde de var olduğunu, hakikatin içten dışa doğru tecelli ettiğini dolayısıyla aslolanın iç dünya olduğunu belirterek; artık devrin zâhiri kırıp batına ulaşma devri olduğu” ile sözlerini sürdürdüler.
 
Kur’ân-ı Kerim’in; bir zâhir, altı da bâtın boyutu olduğunu belirten H. Nur Artıran Hanımefendi, gerçek Muhammed ümmeti olabilmek için, bu zâhiri boyut ile birlikte, bâtınını da yaşamamız gerektiğini ifâde ettiler. Bu bağlamda Recep ayının da; -diğer mânevî aylarda da olduğu gibi- bir zâhirî, umuma ait boyutu; bir de kişiye özel bir bâtınî boyutu, Muhammedî ahlâkı içeren bir yaşama boyutu, bir hâl boyutu olduğunu belirten Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi; Arapça kökenli bir sözcük olan “recep” kelimesinin, “saygı, tanzim, hürmet, heybet, azâmet” mânâlarını içerdiğini, kelimenin içerisindeki “r” harfinin “rağbet edilen”i, “c” harfinin “Cemalullah”ı, “b” harfinin ise “birlik ve vahdaniyet”i temsil ettiğini; bu bağlamda, Peygamber Efendimiz’in "Kim ki Allah'ın birliğine rağbet ederse, Cenâb-ı Hakk'ın cemalini de görecektir."
 
Hadis-i Şerif’inden hareketle, bu dünyaya gelmekten maksadın, Cenâb-ı Hakk'ın cemalini görmeye mazhar olmak olduğunu vurguladılar.
 
 
 
Daha sonra sözlerine Recep ayı içerisindeki Regaip kandilinin önemi ile devam eden Kıymetli H. Nur Artıran Hanımefendi; “regaib” kelimesinin “herhangi bir şeyi şiddetle istemek, arzulamak, onu elde etmek için ölesiye mücadele etmek” anlamlarını ihtiva ettiğini; bu şekilde, böylesi şiddetli bir iman ile ancak Cenâb-ı Hakk’ın isteneceğini, “cân”ın ancak onun için feda edilebileceğini vurgulayarak; bunun da ancak Allah’ın birliğine iman ile, “Lâ İlâhe İllallah”ı dil ile söyleyerek değil, yaşayarak gerçekleşebileceğini; Allah’ın birliğine tek ispatın “teslimiyet” olduğunu; işte Recep ayının hakikatinin tam da bu anlamda “Lâ İlâhe İllallah”ı yaşamak olduğunu, kim de bu hâl üzere yaşarsa, Recep ayının 27. gecesine denk gelen Miraç’ın da onun nasibi olduğunu belirttiler.

27 rakamının, zâhir ve bâtın olmak üzere Cenâb-ı Hakk’ın yedi Subûti sıfatını (hayat, ilim, irade, kudret, semi, basar, kelam) yaşamak olduğunu, bu minvalde ancak bu ikiyi (zâhir, bâtın) birleyenlerin yokluk, hiçlik vadisine yâni Şaban ayının hakikatine adım atabileceklerini; bu yokluk ve hiçliğinse tümüyle Muhammedî ahlâk olduğunu, Şaban ayının içindeki Berat’ı alabilmek içinse, ancak bu ahlâk ile yaşamak gerektiğini; Berat gecesindeki dolunay gibi, insan da tam bir kemâl içerisinde, eksiksiz, kusursuz olursa Ramazan-ı Şerif’e ulaşabileceğini vurguladılar.
 
Ramazan”ın kelime manasının “çok yakıcı bir ateş” ve “yağmur” olduğunu ifade eden Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi, “önüne geçilmez olan nefsanî duygularımızın ve düşüncelerimizin bu ateş ile yakılıp yok edildikten sonra Aşk’ın tecelli ettiğini, yedi başlı bir ejderha gibi olan nefsin kırıp atamayacağı tek zincirin Aşk olduğunu, Aşk'ın insanı yokluğa ulaştırdığını ama o yokluğun içinde hakiki varlığın olduğunu; Ramazan ayı içerisindeki Kadir gecesinin ise, “kadir, kıymet bilmek”, “ahde vefa etmek” anlamlarını içerdiğini belirttiler.
 
Sohbetlerinin devamında, üç ayların seyr u sülûk içerisinde olan bir derviş için ne mânâya geldiğini anlatan Kıymetli H. Nur Artıran Hanımefendi, Zünnûn-ı Mısrî Hazretleri'nin üç aylar ile ilgili; "Recep tohum ekmektir, Şaban ayı o tohumu sulamaktır, Ramazan ayı da hasat zamandır." sözünü zikrederek; bir mürşide intisap ederek ondan emanet alan kişi için bâtında Recep ayının geldiğini, Muhammedî ahlâkı yaşayarak o tohumu sulayan dervişin Şaban ayını yaşadığını ve muhabbet ile hizmet ettiğini; Ramazan ayının gelişi ile ise, dervişin, kuluna şah damarından daha yakın olan Cenâb-ı Allah'ı “yakin” olarak hissettiğini ve O'nu görüyormuş gibi ibadet edip yaşadığını ifade ettiler. Tüm bunları yaşamak içinse; “dervişin beden toprağına ekilen tohuma sahip çıkması gerektiğini ve kendisine söylenenleri ciddiyetle yaşaması gerektiği” ile sözlerini sırladılar.
 
Bu çok özel demlere ait fotoğrafları sizlerle paylaşırken; Cenâb-ı Hakk'a bu eşsiz sohbet için Aşk zerreleri adedince şükrediyor, Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi’ye ise gönülden teşekkürlerimizi sunuyor; bizler de, Cenâb-ı Hakk’tan, Peygamber Efendimiz’in "Allah'ım, Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." duasına mazhar olmayı niyâz ediyoruz.

 
NOT: Bu metin Muhterem H. Nur Artıran Hanımefendi'nin 10 Nisan 2016 Pazar günü TEV'da yaptığı sohbetten aldığımız notlardan hazırlanmıştır.

 



 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder