17 Haziran 2016 Cuma

Cemil Tokpınar - Birkaç dakika için 20 rekatınızı heba etmeyin!

Cemil Tokpınar - Birkaç dakika için 20 rekatınızı heba etmeyin!

 
Cemil Tokpınar

c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
17 Haziran 2016, 22:59


Bin bir çeşit güzelliğiyle dünyamıza misafir olan Ramazan ayının muhteşem nimetlerinden birisi de teravih namazıdır. Ülkemiz insanı teravihten vazgeçemediği gibi onu hakkıyla kılmaya da yanaşmıyor. Bu yüzden hızlı teravih kılınan camiler dolup taşıyor, hatimle veya yavaş teravih kılınan camilerin cemaati de az oluyor.

Müminler teravih konusunda kalbi ve nefsi arasında sıkışmış vaziyette. Gönül hakkını vererek kılmak istiyor, nefis ise ya hiç kılmamayı ya da bir an önce bitirmeyi tercih ediyor.

Bu yüzden “Kaç rekât, kaç dakika sürüyor, kaç rekâtta bir selâm verelim?” tartışmaları yapılıyor.

Peki, teravihi sevebilmek, onu baş tacı edebilmek, her gün aşkla, şevkle, hakkıyla ve coşkuyla kılıp lezzet alabilmek için ne yapmalıyız?
 
Ne kazandırıyor?

Önce bu muhteşem ibadeti niçin yapıyoruz, hakkıyla kılarsak ne kazanacağız sorularını cevaplayalım. Çünkü aşk ve şevkle kılabilmek için önce niçin kıldığımızı bilmemiz gerekir.

Bakın bu hususta ne buyuruyor Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Kim Ramazan ayının şeref ve faziletine inanarak, Cenab-ı Hakk’ın rızasını gözeterek Ramazan hatırası için teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Savm: 69)

Bizim en büyük derdimiz, iki dünyamızı da mahvedecek manevî hastalığımız günahlardır. Günahlar Cennet yolunu kapatır Cehennem kapısını açar. İşte teravih geçmiş günahlarımızın affına vesiledir. Bizi temizleyen, arındıran bir rahmet çeşmesidir.

O halde neden kılmayalım, neden sevmeyelim, neden onun aşkıyla coşmayalım?

Yine Efendimizden (s.a.v.) ikinci müjde:

“Teravih namazını imamla birlikte sonuna kadar tamamlayan kimse o geceyi bütünüyle ibadetle geçirmiş olur.” (Tirmizî, Savm: 61)

Demek ki teravih bizi Allah dostlarına arkadaş yapıyor. Nasıl ki, ibadet aşklarını dinlediğimiz büyük evliyaların bütün geceyi namazla, Kur’an’la ihya ettiklerini okuyup dinleriz; işte teravih bizi de onlar gibi gecelerini ibadetle ebedîleştirenler sınıfına yazdırıyor.

Belki yarım saat sürecek bu tatlı namazı bırakıp bu harika fırsatı kaçırmak akıl kârı mıdır?
 
Eksik namazlarınızı telâfi edebilir

Hemen herkesin ya geçmiş yıllarda kılmadığı farz namazları vardır veya bütün namazları kılsa da eksik veya yanlış kıldığı namazlar olmuştur. İşte teravih namazı geçmişteki eksik ve kusurlu namazlarımızı telâfi edip bizi onların günahından arındırabilir.

Bakın bu konuda ne buyuruyor canlar canı ve gönüller sultanı Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabbi, ‘Kulumun nafile namazları var mı, bakınız,’ der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188)

İşte bu hadis bizim için muazzam bir müjdedir. Ancak bu müjdeye dayanarak hem farz namazlarımızı ihmal edemeyiz hem de bunlar geçmiş namazların kazası olacak diye düşünemeyiz. Hem farz namazlarımızı özenle kılmalıyız hem de geçmiş namazların kazalarını plânlı bir şekilde ödemeliyiz. Bu müjde, namaz borcunu bitiremeden vefat eden veya bilmeyerek eksik ve kusuru olanlar içindir.

Yavaş kılınan camilere gidin hızlı kıldıran imamları uyarın

Teravihi isteyerek, severek, namazın şartlarına uyarak, yavaş kılmalıyız. Çünkü hızlı namaz, namaz sayılmaz. Bunun için yavaş kılınan camilere gitmeli, hızlı kıldıran imamları da uyarmalıyız. Birkaç dakika önce bitirmek için 20 rekât namazımızı hebâ etmeye değer mi?

Bununla ilgili şu örneğe bakıp ibret almalıyız:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) özensiz kılınan namazı, namaz saymazdı. Bir gün gelişigüzel namaz kılan bir kimseye:

– Dön de, namazını yeni baştan kıl. Çünkü sen namazı kılmış olmadın, dedi. Adam dönüp yine eskisi gibi kıldı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine ona:

– Dön, yeni baştan kıl. Çünkü sen namazı kılmış olmadın, diye buyurdu ve bu ihtar üç defa vuku buldu. En sonunda adam:

– Seni hak din ve kitapla gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben bundan başka türlüsünü bilmiyorum, bana doğrusunu öğret, dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.):

– Namaza duracağın zaman tekbir al. Sonra ne kadar kolayına gelirse, o kadar Kur’ân oku. Arkasından rükûa varıp, mutmain oluncaya kadar dur. Sonra başını kaldırıp ayakta doğruluncaya kadar dur. Daha sonra, secdeye varıp mutmain oluncaya kadar kal. Sonra başını kaldırıp mutmain oluncaya kadar otur. Bunu namazın bütününde böylece yap, dedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder