10 Ekim 2016 Pazartesi

BEY’AT (BİAT)

BEY’AT (BİAT)
 

‘Bey’at’, sözlükte kabul etmek, razı olmak ve tasdik etmek, demektir.

      

‘Bîat’, mükellef bir müslümanın, ehil olan bir topluluk tarafından seçilen, hakkı tavsiye ve şûra esasına göre Allah (c.c.)’a çağıran İmam’a (İslâm Devlet başkanı) itâat edeceğine, ona sadık kalacağına söz vermesidir.

 

Bu bir anlamda mükellefin İslâmi olan her emirde hoşuna gitse de gitmese de, itaat edeceğine dair yaptığı bir sadakat yeminidir. Çünkü Peygamber (s.a.v.): “Müslümanlar gerek hoşlarına giden ve gerekse gitmeyen her hususta, kendilerinden olan emir sahiplerine itaat ederler. Bununla yükümlüdürler. Ancak günah işlemeleri emredilirse itaat etmezler.” [1]

 

Bîat, ‘İ’lay-i Kelimetullah’  yani Allah (c.c.) sözünün üstün gelmesi için yapılır. Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Sana bîat edenler, gerçekte Allah’a bîat etmektedirler.” [2]

 

“Allah şu müminlerden razı olmuştur ki onlar, ağacın altında sana bîat ediyorlardı.” [3]

   

“Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zîna etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayaklarıyla arasında bir iftirâ uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bîat ederlerse onların bîatlerini al ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Kuşkusuz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” [4]

 

Bu âyette Peygamber (s.a.v)’e kadınlar, Allah (c.c.)’a ortak koşmamak, hırsızlık ve zinâ etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir şey uydurmamak ve emrettiği iyi bir şeyde Peygamber (s.a.v.)’in emrine karşı gelmemek üzere bîat etmek isterlerse onların bîatini alması, kabul etmesi emredilmektedir.

 

Mukâtil İbn Havvân’a göre, bu âyet Mekke’nin fethi günü inmiş, Allah’ın Elçisi Muhammed (s.a.v), Safâ’da Müslüman erkeklerden bîat almış, Hz. Ömer (r.a.) de Allah’ın Elçisine vekâleten Müslüman kadınlardan bîat almış, bîatı kadınlara yemin ettirmek sûretiyle olmuştur. [5]

 

İbn Hisâm’ın ve İbn Kesîr’in rivâyetine göre Peygamber (s.a.v.) hicretten önce Akabe’de Evs ve Hazrec heyetinden, âyette belirtildiği gibi bîat almıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, henüz bu âyet inmeden yıllar önce bu cümlelerle bîat almış olması uzak bir ihtimaldir. Şayet rivayet  doğru ise, bu Allah (c.c.)’ın ilhamı ile olmuştur.

 

Taberî’in rivâyetine göre de Hz. Peygamber (s.a.v.), Medine’ye geldiğinde Ensâr kadınlarını bir evde toplamış, onlardan bîat alması için Hz. Ömer (r.a.)’i göndermiş, Hz. Ömer (r.a.) kapının ardından kadınlara selâm vermiş ve:

-Ben Allah’ın Elçisinin elçisiyim, demiş. Kadınlar da:

-Allah’ın Elçisinin elçisine merhaba, demişler. Ömer (r.a.) devamla:

-Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık ve zîna etmemek, çocukları öldürmemek, eller ve ayaklar arasında bir şey uydurmamak, iyi bir işte Elçi’nin buyruğuna karşı gelmemek üzere bîat ediyor musunuz? Demiş. Onlar da:

-Evet, demişler.

 

Hz. Ömer (r.a.) kapının dışından içeriye elini uzatmış, kadınlar da içeriden ellerini uzatarak bîat etmişler. Ömer (r.a.):

-Allah’ım şâhid ol! Demiş’

 

Kadınlara iki bayramda hayızlı kadınları, câriyeleri de mescide getirmelerini emretmiş, kadınlara Cuma olmadığını, cenazenin ardında gitmemelerini söylemiş.

 

Yine rivâyetlere göre Peygamber (s.a.v.) Mekke’nin fethinden sonra önce erkeklerden, sonra kadınlardan bîat almıştır.

 

Buhâri’nin rivâyetine göre Peygamber (s.a.v.), bir bayram günü de kadınlardan, âyetteki bîat sözleriyle bîat almıştır. Abdullah b. Abbâs şöyle demiş: ‘Ben Allah’ın Elçisi (s.a.v.), Ebubekir, Ömer ve Osman (r.a.) ile beraber Ramazan bayramı namazını kıldım. Hepsi de bayram namazını hutbeden önce kılar, sonra hutbe okurlardı. Allah’ın Peygamberi (hutbeden) indiği zaman ben şimdi erkeklerin, onun önünde oturuşlarını görür gibiyim. Sonra Allah’ın Elçisi, erkeklerin saflarını yararak Bilâl ile birlikte kadınların yanına geldi. “Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları... hususunda sana bîat ederlerse onların bîatlerini al...” âyetini okudu. Âyeti bitirdikten sonra: “Siz bana bunları tutacağınıza söz veriyor musunuz?” dedi. Sadece bir kadın:-         Evet ey Allah’ın Elçisi, diye cevap verdi. Sonra Allah’ın Elçisi:

-   Tasadduk edin, dedi.

 

Bilâl eteğini serdi. Kadınlar halhallarını [6] ve yüzüklerini Bilâl’ın eteğine koymağa başladılar.”

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, bu bîati, ancak bu âyetin inişinden sonra yani Mekke’nin fethi sıralarında almış olması gerekir.

 

Görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s.a.v.), erkeklerden bîat aldığı gibi kadınlardan da bîat almış ve bu bîat bir kere değil, birkaç kere olmuştur: Akabe bîati, Medine’ye geldiği zaman Hz Ömer (r.a.) vasıtasıyla aldığı gibi bîat, Rıdvan Ağacı altındaki Bîat, bayramda aldığı bîat ve Mekke’nin fethi günü aldığı bîat. Böylece O’nun almış olduğu bîatlerin sayısı, en az beşi bulmaktadır.

 

Allah (c.c.) için yapılan bîatin alıcısı (kabul eden) Allah’ın Resûlü, sonra O’nun yerine geçen halifesidir. Allah (c.c.)’ın kitabına sarılan mümin, Allah Elçisinin bayrağı altında toplanmış bir asker gibidir. Bu ümmetin ilk komutanı Allah’ın Resûlüdür. Kıyamete kadar sevk ve idare, Allah ve Resûlünün çizdiği doğru yolda yürümelidir.        

 

Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, bey’at, Müslüman kadın ve erkeğin, Müslüman lidere karşı hem hukuki ve hem de ahlâki görev ve sorumluluğu, Kur’an’da belirtilip sünnet ile açıklanarak uygulandığı şekilde, kabul etmek için yaptıkları sözleşmedir.

 

Kur’an-ı Kerim merkezi bir itaatı gündeme getirmiştir. Toplumun güvenlik ve esenliği, emir ve talimatlarına itaat edilen bir İmam’ın varlığı ile mümkündür. Herkes o imamın işareti ile hareket eder ve toplumda birlik ve dirlik olur.

 

İmam’a itaat edilmesi için; onun kendisine itaat edilecek derecede doğru ve bilgi sahibi, cesur ve dirayetli olması, kendisine bey’at edenler arasında bir ayırım yapmadan onlardan herhangi birine bir zarar geldiği zaman bunun bütün topluma geldiği ve toplum için bir tehdit oluşturduğu görüşünde bulunması, düşmanın her türlü hile ve yöntemlerini anlayacak kapasitede olması ve işlerini şura ile yapması gerekmektedir.

 

Kendisine bey’at edilen, müminlerden bey’at alırken bu göreve ehil olup olmadığını düşünmeli, Kur’an ve Sünnete bağlı kalıp kalamayacağını, Raşid halifelerin yollarını takip edip edemeyeceğini düşünmelidir. Eğer İslâmi hükümleri izleyebileceğini düşünebiliyorsa bey’at almalıdır. Çünkü bey’at alması, inananların düşmandan kaçmayacaklarına, kendisini destekleyecek-lerine, hakkın ikamesine çalışacaklarına, yalan söylemeyeceklerine, zalimlerden intikam alacaklarına kısaca Allah (c.c.)’ın hükümlerini koruyacaklarına dair söz ve and vermeleriyle yapılmaktadır. Onların bu andını kabul ettikten sonra musafahalaşırlar. [7]

 

 

 




[1] Buhari, Ahkâm, 4.
[2] Fetih sûresi,  48/10.
[3] Fetih sûresi,  48/18.
[4] Mümtehine sûresi,  60/12.
[5] İbnu Kesir Tefsiri.
[6] Ayağa Takılan Bilezik.
[7] Şamil İslâm Ansiklopedisi.



KAYNAK:BU YAZIhttp: //www.islamahlaki.com/default.asp?kat_no=549 
Sitesinden alınmıştır.

--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder