12 Ekim 2016 Çarşamba

BORÇ VERME

BORÇ VERME
 
Kur’an’da buyurulur: “Allah’a güzel bir borç veriniz. Nefisleriniz için önceden gönderdiğiniz her iyiliği Allah katında daha hayırlı ve karşılığını daha büyük bulacaksınız...” [1]
 
Bu ayette müminlere, Allah (c.c.) yolunda ‘ikraz’ etmeleri yani ‘Allah’a borç vermeleri’ emredilmektedir. ‘Allah için borç verme’ deyimi, ilk önce Medine döneminde müminlerle müşrikler arasında çıkmış olan savaşlarda müslümanların savaş ve ordu giderlerine katkıda bulunmalarını teşvik için kullanılmıştır. Bu yardımlar, fakirlere yapılan sadaka yardımından çok, Allah (c.c.)’ın dininin yayılması için yapılan savaşlarda İslâm askerlerinin donanımı için yapılan maddi katkılardır. Bu yardımlar, Allah (c.c.)’a verilen borç kabul edilmiştir.
 
Borç verilen kimse güvenilir ise borcun iade edileceğinden kuşku duyulmaz. Burada borcu olan Allah (c.c.)’tır. Artık O’na verilen borcun ödeneceği konusunda hiç kaygı duyulur mu?
 
Yüce Allah (c.c.), kendi rızası için yoksul kullarına veya kamu yararına yapılan yardımları kendisine verilmiş ‘ödünç’ kabul eder ve onların karşılığını da kat kat fazlasıyla verir. Verilen sadaka malı eksiltmez, bereketlendirir. Peygamber (s.a.v.),“Allah için sadaka verdiğiniz mal, sizin kendi malınızdır, geriye bıraktığınız mal sizin değil varisinizin malıdır.” [2] buyurmuştur.
 
Aslında mal, mülk ve herşey Allah’ındır. İnsan, Allah (c.c.)’ın halifesi olarak mala sahip olur, fakat mal gerçekte ona verilmiş emanettir. Göklerin ve yerin mülkü Allah (c.c.)’a aittir. Asıl mülkün sahibi Allah (c.c.)’tır. İşte insanın mala halife yapılması, Allah (c.c.) adına malın üzerine vekil kılınmasındandır. Yahut mal başkasının idi. Başkasından kendisine geçti, kendisi başkasının yerine geçip mala sahip oldu. İşte mal denilen şey böylelikle insandan insana geçen, insanların mülkiyetini birbirlerinden devraldıkları bir şey olduğu için ‘sizin üzerine halife yapıldığınız, hakim kılındığınız şey’ diye nitelendirilmiştir.
 
Peygamber (s.a.v.) “Sizi çokluk mahvetti. İnsanoğlu malım, malım der. Yiyip tükettiğinden, ya da giyip eskittiğinden, ya da sadaka verdiğinden başka senin malın mı var? (Bundan ötesi başkasının eline geçer).”[3] buyurdu.
 
Müslüman bir kimsenin diğer bir Müslüman kardeşine borç vermesi güzel bir ahlâk ve sevaptır. Dinimiz bunu teşvik etmiş hatta bazı durumlarda sadaka vermekten de sevap görmüştür. Peygamber (s.a.v.) de bir sadakaya on misli sevap verileceğini, borç vermeye ise onsekiz misli sevap verileceğini bildirmiştir. [4]
 
Bir kimse borç verdiği malın bir kısmını veya tamamını bağışlayabilir. Borçlusu güç durumda ise ona kolaylık gösterilmesine, hatta mümkün ise alacağını bağışlaması Kur’an-ı Kerim’de teşvik edilmiştir: “Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.” [5]
 
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren veya borcunun bir kısmını bağışlayan kimseyi Allah (c.c.) Cehennem ateşinden korur.” [6]
 
Borcun gereksiz ve mazeretsiz olarak geciktirilmesi de doğru değildir.
 
H. Peygamber (s.a.v.) bunun için şöyle buyurmuştur: “Zenginin borcunun geciktirmesi zulümdür. Biriniz (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin.” [7]
                                               
                                             Borcun Yazılması
 
Kur’an’daki bütün hüküm ayetlerinde olduğu gibi borçlanma konusunda da öylesine pratik bir hüküm ortaya konmuştur ki, buna uyanlar hiçbir zaman pişman olmazlar. Çünkü Kur’an müminler için bir rahmet ve şifadır. Ancak onu kabul eden ve fakat hükmüne teslim olmayan için Kur’an, ne rahmet, ne de şifadır. Kur’an borçlanma olduğunda bunun yazılmasını ayetiyle farz kılmıştır:
“Ey iman edenler, belirli bir zaman vaadiyle borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir katip de doğrulukla yazsın. Yazan Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın” [8]
 
İslâm’ın insanlığa getirdiği güzel ahlâk esaslarından biri hoşgörü ve sevimliliktir. İslâm, tamahkarlık, bencillik ve cimrilik çöllerinde, insanoğlunun sığınabileceği tek gölgeliktir. Bu din hem borçlanan, hem de borç veren için ve gölgesine sığınan bütün topluluklar için bir rahmet ve şefkat kucağıdır.
 


[1] Müzzemmil sûresi,  73/20.
[2] Buhari, Rikak, 12; Müslim, Zühd, 3.
[3] Tirmizi, Zühd, 31.
[4] Et-Terğib ve’t-Terhib, 11/40.
[5] Bakara sûresi,  2/280.
[6] Buhari, Büyu’, 17; Müslim, Zühd, 74.
[7] Buhari, Havale, 1-2; Müslim, Müsakat, 33.
[8] Bakara sûresi, 2/282.
 
KAYNAK:BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTEDEN ALINMIŞTIR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder