18 Ekim 2016 Salı

DEHŞET

DEHŞET
 

‘Dehşet’, sözlükte büyük korku, ürkme ve şaşkınlık hali, olağanüstü, heyecan verici, şaşırtıcı anlamlarındadır.

 

‘Dehşet’,  İslâm ahlâkında, müslümanın Allah (c.c.)’ın evrendeki yarattıkları ve koyduğu akıllara durgunluk veren sistem ve işleyişi karşısında acizliğini anlaması ve Yaratıcı’nın gücünü anlatmada zorluk çekmesi demektir.

 

Kur’an-ı Kerim’in bir çok ayetinde, insanlar gökler ve yerin, canlı ve cansız varlıkların yaratılışı ile bunların özellikleri üzerinde düşünmeye, ders alınmaya çağırılmakta ve ders almayanların akıllı olmadıkları bildirilmektedir. İşte dehşet, Allah (c.c.)’ın insan aklının alamayacağı bu evrenin yaratılışı, yeryüzünde ve denizlerde yaşayan varlıklarının tür ve özellikleri, benzersiz bir varlık olan insanın fiziki ve ruhsal özelliklerinin düşünülerek Allah (c.c.)’ın bu gücü karşısında O’nu tesbih ve tekbir etmesidir.

 

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

“Bakmıyorlar mı develere nasıl yaratıldı? Göğe nasıl yükseltildi? Dağlara  nasıl dikildi? Yere nasıl döşendi. Hatırlat, kuşkusuz sen bir uyarıcısın..” [147]

       

Dehşet’in bir övülen ve güzel olanı, bir de kötü olan kısmı vardır. Övülen kısmı, yukarıda anlatıldığı gibi, kalbin hikmet düşüncesi ile haz içinde yayılmasıdır. Bu, Allah Teâlâ’nın, eşi ve benzeri olmayan sanat eserlerini, güzellikleri seyrederek veya aşırı dereceyi bulan aşktan doğar. Çirkin olan kısmı ise ruhsal hastalıklar arasındadır. Şeref ve haysiyetin, bir makam veya mevkinin kaybından veya nefsin istemediği şekilde gelişen bir olaydan dolayı ortaya çıkar. Halbuki böyle şeylerde uzun uzadıya şaşıp kalmak gerekmez. Çünkü kaybolan geri gelmez. En iyisi onun yenisini elde etmeye çalışmak ve istenmeyen şey olmuş bitmiş ise hoş görüp diğer hayırlısını Cenab-ı Haktan istemektir .

 

Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de buyurur:

“Kadınlar Yusuf’u görünce onu gözlerinde o kadar büyüttüler ki, güzelliği karşısında hayrete düşerek ellerini doğradılar ve bunun farkına varamadılar.” “Bu başka bir şey değil, asil bir melektir.” [148] demişlerdi.       

Halbuki Yusuf (a.s.) bir melek değildi, O bir insan ve bir Resûl idi.

 

 


 

[147] Ğaşiye sûresi,  88/17-20.
[148] Yusuf sûresi,  12/31.
 
KAYNAK:BU YAZI AŞAĞIDAKİ WEB SİTESİNDEN ALIMMIŞTIR.
 




--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder