9 Kasım 2013 Cumartesi

Öncelikle kendi vücudumuza baş olmalıyız


Hekimoğlu İsmail
 

Öncelikle kendi vücudumuza baş olmalıyız

 
 
Bir topluluğun liderliğine talip olan şahsın asıl isteği hizmet etmek olmalı. Lider olduktan sonra niye oraya geldiğini unutmamalı. Mala, mevkie, şöhrete kapılmamalı. Halkın ekserisi gibi yaşamalı.
 
 
Baş olma isteğini insanın içine veren Allah’tır. Bu his olmasa topluluklar lidersiz kalırdı. Kumandanı olmayan bir ordu, valisi olmayan bir şehir düşünülemez. Biz, baş olma sevdası derken, hak edilmeyen makamın sevdasından bahsedeceğiz.
 
 
Hubb-u riyaset, reis olmayı sevmektir, baş olma sevdasıdır. Baş olma sevdası gururdan gelir. Böyle bir hırsı olan insan başa gelmemeli. Çünkü onun meziyeti yoktur. Meziyeti olsa gururu olmazdı.
Gururlu insanların hepsi kendilerini üstün bilip beğenirler. ‘Cahiller cesur olur’ gerçeğiyle, her yerde öne atılırlar. Kendi fikirlerinin her zaman doğru olduğuna inanırlar.  Bu zan ile hayallerindeki dünyayı yaşamaya başlarlar. Yanlarındaki bazı adamlar da bu dünyaya inanır.
 
 
İnsanın hissiyatında baş olmak, emir verip üstün olmak vardır. Eskiden umumi tuvaletlerde su tesisatı yokken tuvaletlerin önünde ibrikler olurdu. Her tuvalette bir de ibrikçi başı vardı. Tuvalete gelen şahıs ibriklerden birini alır, içeri girerdi. Bir gün ibrikçibaşı adamın birine itiraz etmiş. Hayır, demiş, o ibriği alamazsın, bu ibriği alacaksın. Bir olmuş, iki olmuş. En sonunda adam da itiraz etmiş. İbrikçibaşı kızmış; “Yahu emir vermesek ibrikçibaşı olduğumuz nerden belli olacak!” Böyledir. Adam oranın yöneticisi. Emir veriyor ki üstünlüğünü korusun.
 
 
Kabiliyeti olmayan bir insanın makam istemesi felakettir. İstediği makama getirilirse kendisi de perişan olur, ona tâbi olanlar da. Şoför, otobüsü uçurumdan yuvarlarsa yolcular dışarıda kalacak değil, yolcular da uçuruma düşecek.
 
 
Makam büyük olunca o makama alışan, istifade eden, koltuğu beğenen insan bu imkânları kaçırmamak için inandığı bir kısım hakikatleri söyleyemez hale gelir. Doğru tarafları olan biriyse, onları da yaşayamaz hale gelir. Dolayısıyla makamı ona zarar verir. Yaşlanır, yıpranır, dökülür gider.
Politika, çok yönlü olmak demektir. Mesela bir şahıs muhtar olmak istese herkesin yüzüne güler, kendini sevdirmenin yollarını arar. Bu da ikiyüzlülüktür. Aslında o şahıs muhtar olmanın maddi hesaplarını yapıyor, onları elde etmek için ikiyüzlü değil belki altı yüzlü hareket ediyor.
 
 
Bazıları koltuğa kurulur, onun hakkını veremez, rezil olur. Bir şehre, şirkete yahut devlete baş olma sevdasına kapılmaktansa kendi vücudumuza baş olmalıyız. Dönüp kendi vücudumuza bakalım. İnsan vücudu da bir devlettir. Her Müslüman şeriatı kendi âleminde ilan etmelidir. Her organ İslamî ölçülerde çalıştırılmalıdır. Aksi halde, gözün kulağın şikâyet hakkı vardır.
 
 
Tabii şunu da unutmamalı. Bir mevkide bulanabileceği halde bu işlerin dışında kalanlar da var. O mevkie başkası gelirse, iş berbat olur. O iş, yapabilecek kişiye emanettir. Emaneti ortaya atıp gitmek felakettir. Hâlbuki hak ettiği mevkie gelip yararlı olmaya uğraşan insana Allah yardım eder.
 
 
Vücut gemisinin kaptanı akıldır. Rotası saadet-i ebediyyedir. Enerjisi imandır. Böylece her insan kendi vücudunun, kendi hayatının kaptanıdır. Baş olmak istiyorsan, işte başsın. Haydi, saadet-i ebediyyeye git. Baş olmakla gidilecek daha iyi bir yer yoktur.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder