9 Ocak 2016 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Tutumlu olmak, ‘sebeb-i bereket'tir!

Hekimoğlu İsmail - Tutumlu olmak, ‘sebeb-i Bereket'tir!


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

Tutumlu olmak, ‘sebeb-i bereket'tir!


İktisat, istenen şeyi iyi bilmek manasına gelir. Yani ihtiyaca cevap verir. Mesela denizler dolu su fakat balık ihtiyacı kadar içer, kök toprakta gıda arar fakat ihtiyacı kadarını alır.

Her şey nizam içindedir. Kar fazla yağmış, ağustosun sıcağını bekliyor; dağlardaki, derelerdeki karlar eriyecek, arazi sulanacak. Bu nizamı koyan Allah'tır.

Görüyoruz ki kâinat kitabında israf yok! Mesela sebzeler, meyveler, ağaçlar bir tek tohumdan yaratılıyor. Bir tek buğday tohumu başakta on tane oluyor. Bir balık senede yüzlerce yumurta bırakıyor. Bir pamuk çekirdeğinden bir çuval pamuk elde edilirken, bir incir ağacı tohumundan binlerce incir yetişiyor. Allah, kullarına lazım olan her şeyi bol bol yaratıyor; dikkat ediniz, üretirken tutumlu, verirken cömert.

Her şey insanlar için yaratılmıştır. Amma günümüzde insanlar, zaruri olandan çok zaruri olmayan harcamalar yapıyorlar. Çevrenize dikkat edin; ne çok tatlıcı, kuru yemişçi, mobilyacı var! Çarşıya, pazara gitmek, alışveriş yapmak, bir şeyler almak insana zevk verir. Reklamlar mal almaya imrendiriyor ama ekseri, “Aman ne iyiymiş...” diye aldığı mal ona hiç de gerekli değil. Dolayısıyla israf, gelir-gider dengesini bozduğundan herkes satın alamadığı şeyin fakiri oldu. Eşler gece gündüz çalışmak zorunda kaldı. Böylece ilim ve ibadetlerden uzaklaşıldı. Öyle evler var ki, mobilyalardan namaz kılacak yer bulamadım.

Hâlbuki İslamiyet, paraya, mala, sokağa, çarşıya, pazara müdahale eden bir dindir. Kur'an-ı Kerim'de, “Onlar harcadıkları vakit cimrilik de israf da etmezler.” buyrulmuştur. Tasarruf, geniş daireden dar daireye çekilirse tutumluluk olur. Tutumluluk, hayatı bereketlendirir, kolaylaştırır; gideri gelirinden azsa, o şahıs mal mülk sahibi olur inşallah.

Tarihe baktığımızda peygamberlerden evliyalara, âlimlere kadar tüm İslam büyüklerinin bütünü tutumlu kişilerdir. Peygamber Efendimiz (sas), akan bir nehir üzerinde abdest alsak bile israf etmememiz gerektiğini bize bildirmiştir.

Hollanda'da küçük küçük tepeler gördüm. “Bunlar nedir?” diye sordum. Hollandalı bir arkadaşım güldü; “Sonbaharda yaprakları toplar, bir yere yığarız. Üstüne de toprak çekeriz. Onlar çürür, gübre olur. Bunları çiçek gübresi olarak ihraç ederiz.” dedi. Tutumlu insan fakirliğin çilesini hiç çekmez. Bazı şehirlerde çöpe atılan ekmekler akıllıca kullanılsaydı pek çok fakirin ihtiyacı görülürdü.

İnsanları fakir eden israftır. Bediüzzaman Hazretleri, bu hususla ilgili bir hatırasında şöyle buyurmuştur:

“Yıllarca evvel bir şehre geldim. Kış münasebetiyle o şehrin menâbi-i servetini göremedim. Allah rahmet etsin, o zamanın müftüsü birkaç defa bana dedi; ‘Ahalimiz fakirdir.' Bu söz benim rikkatime dokundu. Beş altı sene sonraya ka­dar, daima o şehir ahalisine acıyordum. Sekiz sene sonra yazın yine o şehre geldim. Bağlarına baktım. Şehrin müftüsünün sözü hatırıma geldi.‘Fesübhanallah' dedim. Bu bağların mahsulatı, şehrin hacetinin pek fevkindedir. Bu şehir ahalisi pek çok zengin olmak lâzım gelir. Hayret ettim. Beni aldatma­yan ve hakikatlerin derkinde bir rehberim olan bir hatıra-i hakikatle anladım. İkti­satsızlık ve israf yüzünden bereket kalkmış ki, o kadar menabi-i servetle beraber, o merhum müftü ‘Ahalimiz fakirdir' diyordu. Evet, zekât vermek ve iktisat etmek malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi, israf etmek ile zekât vermemek, se­beb-i ref-i bereket olduğuna hadsiz vukuat vardır.”

Allah için tutumlu olmak bir ibadettir; sebeb-i berekettir.

İslamiyet, zenginliğe karşı değildir; zenginliğin kötü yönde kullanılmasına karşıdır. İslamiyet'te esas olan; herkesin ihtiyacı kadarını alması ve rahat bir hayat yaşamanın çarelerini bulmasıdır.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder