23 Eylül 2013 Pazartesi

Allah’ın Rahmetinden Ümidinizi Kesmeyin!

 
Allah’ın Rahmetinden Ümidinizi Kesmeyin!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Cenâb-ı Hak’tan ümid kesmeyen günahkâr, Allâh’tan ümid kesen âbidden Rabbine daha yakındır!” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 68)

Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

“Kıyamet günü bir köle getirilerek: ‘Seni bana kulluk etmekten alıkoyan neydi?’ diye sorulur. Köle: “Beni mübtelâ kıldın, başıma birçok efendi verdin. Onlar da beni sana kulluk etmekten alıkoydular.

“Bu cevap üzerine Yûsuf (as) köle olarak getirilir ve “Senin köleliğin mi daha sıkıntılıydı, yoksa bununki mi?” diye sorulur.

O köle de: “Hayır, Yûsuf’unki daha sıkıntılıydı.” diye cevap verir. “Peki, onun köle oluşu bana kulluk etmesine niçin mâni olmadı?” denir.

Daha sonra bir zengin getirilip: “Seni bana kulluk etmekten alıkoyan neydi?” diye sorulur. Zengin cevaben: “Bana çok mal verdin.” der ve tâbi tutulduğu imtihanı anlatır.

Bunun üzerine Süleyman (as) getirilerek adama sorulur: “Sen mi daha zengindin yoksa bu mu?”

Zengin:
“Hayır, o daha zengindi.” diye cevap verince; “Peki bu, zenginliği onu bana kulluk etmekten neden alıkoymadı?” denir.

Sonra bir hasta getirilip: “Seni bana kulluk etmekten alıkoyan neydi?” diye sorulur. Hasta: ‘Bana şöyle şöyle belâlar verdin’ der.

Bunun üzerine Eyyûb (as) getirilir ve hastaya: “Sen mi daha çok zarar görüp belâya uğradın, yoksa bu mu? diye sorulur. Hasta: “Hayır, o.” deyince: “Peki bu hastalığı onu bana kulluk etmekten neden alıkoymadı?” denir.

Sonra isyan sebebiyle Allah’ın rahmetinden ümîd kesen biri getirilip: “Niçin rahmetimden ümid kestin?” diye sorulur. Adam: “Çok isyan ettiğim için” der.

Bunun üzerine Firavun getirilerek: “Sen mi daha isyankârdın, yoksa bu mu?” diye sorulur. Adam: “Hayır, o.” deyince: “Ama o her şeyi kuşatan rahmetimden ümid kesmemiş, boğulurken bile lisânıyla kelime-i tevhîdi söylemişti.” denir.(İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyan, 9.Cilt, Sayfa: 143-144, Erkam Yay.)
 

--
​​

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder