25 Eylül 2013 Çarşamba

Aldatan bizden değildir!


AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Aldatan bizden değildir!

Evet, aldatan bizden değildir. Ama hangi manada aldatan?Hemen ifade etmeliyim ki, hangi manada olursa olsun aldatan bizden değildir.


Hatta aldatmaktan Müslüman o kadar çekinip kaçınmalıdır ki, gerekirse aldanmayı dahi göze almalı, fakat aldatmaya asla razı olmamalıdır.


Aldatarak kul hakkı yüklenmenin kötü sonucundan dolayıdır ki bazı maneviyat büyükleri: Biz aldanırız fakat aldatmayız! diyecek kadar aldatmaktan kaçınma mecburiyeti hissetmişlerdir.
Allah Resulü Efendimiz (sas) ucuz malı pahalı fiyatına, defolu malı defosuz yerine satan bir satıcıyı görünce bu konudaki kitaplık çaptaki ikazını şöyle yapmıştır:

- Aldatan bizden değildir!

  Bu ikazın ağırlığını anlayan okuyucum: 

 - Hangi malda aldatan bizden değildir acaba, diye sorma gereği duymuş?


Hemen ifade etmeliyim ki, yeri, zamanı, cinsi yoktur aldatmanın.  Müslüman hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir şekilde aldatmaz! Hatta, aldanmayı göze alır, yine aldatmaya tenezzül etmez.
Şayet, helal kazancına haram karıştırmak istemiyorsa, çoluk çocuğunu, aile efradını haram lokmayla besleyen hayırsız aile reisi durumuna düşmekten titriyorsa tabii.


Hatta Müslümanlar aldatmaktan öylesine uzak durmalı ki: Muhatabım Müslüman’dır, öyle ise beni aldatmaz!. diyebilmelidir insanlar.

- Müslüman pazarda malın sağlamını öne, çürüğünü de arkaya dizerek, müşterisini aldatmaz diye düşünebilmelidir müşteriler.

Nitekim Medine pazarında gezerken sattığı malın görünen kısmı ile görünmeyen kısmı aynı olmadığını anlayan Efendimiz  (sas) Hazretleri, soruyor:

-Bu nedir böyle ey Allah’ın kulu? Malın üstü başka, altı başka? Görünen kısmında iyisi,  görünmeyen kısmında ise başka türlüsü var? İşte bundan sonra tarihî ikazını yapıyor:

- Aldatan bizden değildir! Malın üstü nasılsa altı da öyle olmalı, önünde ne varsa arkasında da aynı olmalıdır. Alıcı sonunda bir aldatma ile karşılaşmamalı, Müslüman aldatmaz diye emin olmalıdır.


Tezgâhın önünde dizili mallar cazip görüntüde. Ancak arkasındakilerin kimi çürük, kimi ezik, kimi de ham... Size öndeki sağlam ve olgunlar gösterilmekte, poşete arkadaki çürükler, ezikler, defolular sıkıştırılmakta, eve gelip de  masanın üzerine boşaltınca aldatıldığınızı anlamakta, üzülmektesiniz..
Tabii sizin içinizde bir aldatılmışlık hissi, aldatanın  içinde de  bir kurnazlık, akıllılık duygusu... Hani nerede kaldı o müthiş ikaza uymak:

-Aldatan bizden değildir!    


İsterseniz  bu ikaz, Resulüllah’a  gerçek manada ümmet olanlarda nasıl etki yapıyor, ne türlü bir dikkate vesile teşkil ediyor, bir de onu görelim..

İmam Azam Efendimiz’in giyim eşyası sattığı dükkânında çalışan tezgâhtarı, sattığı elbiselerin parasını patronuna teslim ederken bir defolu takımı da defosuz elbise içinde sattığı anlaşılıyor. Kusurlu malın kusursuz mal fiyatına satıldığını anlayan Hazret-i İmam, fazla parayı elinde yılan, akrep tutar gibi tutarken:


-Çabuk diyor, malı sattığın müşteriyi bul, aldığın fazla fiyatı özür dileyerek sahibine iade et ve helallık dile! Yoksa ben şu anda müşterisini aldatan Müslüman gibi hissetmeye başladım kendimi.


Tezgâhtar Yunus bin Ubeyd, Kufe sokaklarında koşar adımlarla müşteri arar ve nihayet bulur, aldığı fiyat fazlasının yeni farkına vardığını anlatarak hemen iade eder. Bundan sonra rahatlayan İmam da son ikazını yapar:

-Bir daha ucuz malı pahalı mal fiyatına satma yanlışlığı yapar da, müşteriyi aldatma hatasına düşersen, seni bu tezgâhta tutmam mümkün olmaz, bunu böyle bil!


Bundan dolayı İslam’ı geriden seyreden tüm insanlara bir daha tekrar ediyoruz ki:

-Bilerek aldatan bizden değildir!. Şefaate layık ümmetten sayılmazlar. Bu böyle bilinmeli, aldatan Müslüman’ın yanlışı İslam’a değil o Müslüman’ın şahsına mal edilmelidir.

a.sahin@zaman.com.tr
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder