3 Eylül 2013 Salı

Fotoğraf makineniz neyi çekiyor?


AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Fotoğraf makineniz neyi çekiyor?

 
 
İnkâr edilmeyen gerçeklerden biri de gözlerimizin birer fotoğraf makinesi oluşudur. Baktığı şeyin derhal fotoğrafını çeker, sonra da onu çöplüğe atıp da unutmaz. Belki en mühimi, hayal deposuna yerleştirir, oradan kalb gözüyle her an seyretmeye mecbur kalırsınız.
 
Bundan dolayı insanlar neye çok bakıyorlarsa onun fotoğrafını çekiyorlar, neyin fotoğrafını çekiyorlarsa onu seyrediyorlar demektir. Bu açıdan şöyle serinkanlı şekilde düşünmek istiyoruz. Hayal aynalarımızda nelerin resimleri var, nelerin fotoğraflarını çekip istif etmişiz oraya? Nitekim hac ve umreden yeni gelmiş olan biri, ilk günlerdeki namazlarında hep Kâbe’yi seyrederek kılar namazlarını... Bazen bir güzel yeşillik manzarasının resmini çeker gözleriniz, onu gönderir hayal âlemlerinize. Fırsat buldukça hep onu hayal eder, huzur duyarsınız. Bazen de cinsî duygularınızı isyan ettirecek şeylerin resmini çeker.
 
 
İşte zorlanma ve bozulmalar da bundan sonra başlar insanda. Zira sizin hayaliniz artık yeşillikler meşheri değil, cinsî duygularınızı isyan ettiren müstehcenler mezbelesidir. Huzurunuz kaçar, rahatınız uçar, oturduğunuz yerde bile haram resmi seyredersiniz, evinizin bir köşesinde bile rahat yoktur size artık...
 
 
Çünkü sık sık bakıyorsunuz sizi böylesine isyana yönelten haramlara, tahrik ve teşhir çöplüğüne. Artık ibadet anında karşınıza Kâbe gelme yerine bakıp da çektiğiniz haram resimleri gelir, hayal gözlerinizin önüne dikilir. İbadet zevkiniz uçar, ruhî sükûnetiniz kaçar, rahatsız olursunuz, üzüntü duyarsınız, vicdan azabı çekersiniz. Hatta zaman zaman da, ‘Eyvah, ben bozuluyor muyum?’ diye korkuya, endişeye de kapılabilirsiniz. İşte şeytanın beklediği en kritik an. Tam zamanıdır. Hemen yaklaşır size:
 
 
- Artık senden adam olmaz. Hem öylesine çirkin ve günah şeylerin resmini çekip hayalinde seyredeceksin hem de kendini sağlam bir Müslüman olarak düşüneceksin. Olmaz böyle riyakârlık... Vazgeç bu sofuluktan... Zamanı değildir henüz. Yaşlanınca yaparsın ibadetlerini, takva titizliğini, İslamî hizmetlerini...
 
 
Nefsiniz, şeytanınız bunları fısıldarken, kalbiniz, vicdanınız da feryat eder, itirazı bastırırlar:
 
- Hayır, derler; biz bu halimizle de yine yolumuza devam eder, daha iyiye de gidebiliriz. Tevbemiz var, istiğfarımız var. Rabb’imizin affı söz konusu. Hatta sevabımızın, hizmetimizin, ibadetimizin daha da çoğalması, artması lazımdır ki, mahşerdeki terazimizde ikisi de tartılırken sevabımız ağırlık kazansın, bizi kurtaracak fazlalığa ulaşsın!..
 
 
Evet kalbimiz, ruhumuz, vicdanımız da bizlere böyle şeyler ihtar ederken biz yine de diyoruz ki: - Aman fotoğraf makinenizi dikkatli kullanın. Çöplüğe yöneltmeyin, müstehceni çekmeyin. Sonra hayal aynanızda hep onlara takılır kalırsınız da günlük işlerinizde bile verim düşer, başarı duraklar, yeni şeyler düşünemez, fikir üretemez hale gelirsiniz. Bu da ahiretten önce dünyada zarar verir sizlere.
 
 
Hele ibadette tümüyle huzurunuz kaçar. Siz ellerinizi kaldırır tekbir alırsınız, Rabb’inizin huzuruna hürmetle durursunuz, ama çektiğiniz hayalinizdeki o çirkin manzaralar, kirli görüntüler sıralanır karşınıza. Utanırsınız, kızarırsınız, kurtulmak istersiniz baktığınız o kirli görüntülerden, ama çare yok, hayalinize resmetmişsiniz bir defa. Diliniz Fatiha okuyor, hayalinizde o bakılamayacak kadar ayıp görüntüler karşınızda takdim ve teşhir ediyorlar kendilerini...
 
 
 Halbuki namazda Rabb’imizi görüyor gibi bir hayal temizliği içinde olmamız gerekiyor. Şayet biz O’nu görmesek de O bizi görüyor diye düşünmemiz gerekiyor. Demek ki bakarak çektiğimiz resimler bizi Rabb’imizin huzurunda da zor durumda bırakıyor.
 
 
En nihai çare, kendimizi ve bakışlarımızı korumaya almak, nazarlarımızı çöplüğe çevirmeme konusunda azimli ve kararlı olmak, irademizi tam olarak kullanma şuuru kazanmaktır...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder