15 Eylül 2013 Pazar

Tefekkür imanı kurtarır


Hekimoğlu İsmail
 

Tefekkür imanı kurtarır

 
Tefekkür, fikir kelimesinden türetilmiştir. Düşünmek demektir. İnsan beyni sayısız fikirler üretir. Felsefe böyle doğmuştur. Felsefe hakikati arar, aramaya devam ediyor. Felsefe hakikati ararken Natürizm ile tabiata “tanrı” dedi.
 
 
 
Politeizm çok tanrılı inançlara gitti. Pozitivistler, “İspat edilmeyen, gerçek değildir.” dediler. Bu sebepten İslam’daki cennet, cehennem, ruh gibi tabirler ispat edilemez diye onları inkâr ettiler. Nihilizm kendini dahi inkâr etti. Septisizm her şeyden şüphe etti. Materyalizm fizik ve kimyayı ön planda tuttu. “Ülkelerin kalkınması fizik ve kimyayla olmuştur. Savaşlarda galip gelen silahlardır. Ekonomide üstünlük sağlayan milli gelirdir. İnsana lazım olan paradır.” diyerek insanı sadece maddeye muhtaç sandı. Bu felsefeleri kabul edenler faydalıdır diye alkollü içkiler aldılar, akılları karardı. Suçluların sayısı arttı.
 
Kimileri de tefekkür ederek imanını artırdı. Necip Fazıl,
 
Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
 
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
 
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
 
Her fikir içimde bir çift kelepçe.
 
derken gerçek tefekküre ulaşmak için çektiği çileyi anlattı. Necip Fazıl, kültürlüydü, Fransızca biliyordu. Çok okuyordu. Çok tefekkür ediyordu. Çünkü bir saatlik tefekkür, 60 sene nafile ibadetten hayırlıdır, buyruluyor. Tefekkür bu kadar kıymetli.
 
 
Tefekkür ederiz ve mesela Nihilizmin iddia ettiği yokluk üzerinde düşünürüz: “Yokluk kelimesi iki manada kullanılır. Bu odada fil yok. Doğru. (Haşa) Allah yok. Yanlış. Çünkü yaratıklar, yaratanın varlığını ispat eder. Matematikte yokluğu temsil eden sıfırdır. Hâlbuki sıfır bir rakamdır. Değeri vardır. Mesela 1 rakamının arkasına iki sıfır korsanız 100 olur. 1’i 100 katına çıkaran sıfırlardır. Yokluk yoktur. Ölen yokluğa gitmez. Ölmek maddi hayattan ruhani hayata geçmektir. Ebediyyen yaşamaktır. Matematikteki sonsuz kelimesi dinde ebediyettir. Biz daha evvel defalarca öldük öldük dirildik. Ruhlar âleminde öldük, annemizin vücudunda dirildik. Annemizin vücudunda öldük. Dünyada dirildik. Dünyada ölüp ahirette dirileceğiz.”
 
 
Yine tefekkür ederiz ve materyalizmin hata ettiğini anlarız. “Mesela bir insanın evi, arabası, parası vardır ama geçmişteki hatalar, gelecekteki evhamlar onu sarsar. Hayatı berbat olur. Bu sıkıntılardan kurtulmak için ya eğlenceye gider yahut içki içer. Derman diye el attığı şeyler ona dert olur. Uçakta giden yolcu, yerdeki dertlerinden ıstırap çekiyorsa, büyük binalarda küçük insanlar oturuyorsa, demek ki madde insana tek başına fayda etmiyor.”
 
 
İslam’da tefekkür imanı kurtarır. Mesela bizim psikoloji öğretmenimiz ruhun varlığına inanmazdı. Hâlbuki tefekkür etse… “Allah etten göz yaratmış görüyor. Etten beyin yaratmış problem çözüyor. Yarım kiloluk beynin problem çözmesi ruha aittir. Ruh, hayatın bir şubesidir. Hayat, Allah’ın sıfatıdır. Her şeyi kuşatmıştır. Hayatsız cisim yoktur. Mesela demir cansızdır. Fakat demir yüklü vitaminler, anemi, kansızlık hastalığına dermandır. Bakınız bir yanda cansız demir, öte yanda derman olan demir. Hayatsız cisim yok. Her gün ölü gıdalar yeriz diri diri gezeriz. Çünkü ölü gıdalardaki vitaminler hayattır. Ölmüş gıdaları midemizde dirilten Allah, ölmüş insanları da diriltir.”
 
Tefekkür, inancımızı artırır. İslam’da her ayet, her hadis tefekkürle anlaşılır. Ancak, tefekkür ilim, akıl ve kültürle yoğrulmuş olmalıdır.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder