12 Ekim 2013 Cumartesi

İmanın Tadı


 
İmanın Tadı

Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Allah size imanı sevdirdi ve onu gönüllerinizde süsleyip güzelleştirdi. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin gösterdi. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurât, 7)

Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allah’ım, bize imanı sevdir, kalblerimizi imanla süsle. Küfrü, fıskı ve isyânı bize çirkin göster. Bizi doğruyu bulanlardan eyle!” (Ahmed, III, 424)

Mü’min, dünyayı âhiretin tarlası olarak gördüğünden, bütün amellerini Hak rızâsı için îfâ etmeli, dünyanın geçici ve son derece kısa olduğunun idrâki içinde bulunmalıdır. Bu şuura sahip olduğunda, diğer insanlara zor görülen davranışlar, ona gayet kolay gelir. İnsanları affederek, haklı bile olsa tartışmaya girmez, hırslı davranmaz, en zor anlarda dahi hîleye başvurmaz.

Abdullah bin Mes’ûd (r.a) şöyle der:

“Kimde şu üç husus bulunursa imanın tadını alır:

Haklı bile olsa tartışmaya girmemek, şakadan bile olsa yalan söylememek ve Allah’ın yazdığı şeyin mutlaka başına geleceğini ve yazmadığı şeyin de kesinlikle başına gelmeyeceğini bilmek.”(Heysemî, I, 55. Ayrıca bkz. Ahmed, V, 317)

İmanın tadını alan bir mü’min, gönlünde Allah’a, İslâm’a ve Peygamber Efendimiz’e beslediği muhabbet ve rızâ hâli sebebiyle, yabancı görüş, düşünce ve ideolojilere heves etmez. Sağdan soldan esen fânî ve nefsânî rüzgârlara kapılmaz. Çünkü o, kendi inancının bütün inançlardan üstün olduğunu bilir ve bunun itmi’nân ve huzûru içinde yaşar. Nefsi mutmain ve gönül âlemi muhabbetle doludur. Bu sebeple, İslâm’dan başka hiçbir görüş ve düşünceye tenezzül etmez. Alnı açık bir şekilde inancını yaşar, bu hususta kimsenin kınamasına ve ayıplamasına da aldırmaz.

Bu kıvama ulaşan kişi, bazen gaflete düşerek yanlış bir hareket yapsa bile derhâl kendine gelir ve Allah’tan, İslâm’dan ve Peygamber Efendimiz’den râzı olmanın neyi gerektirdiğini hemen idrak ederek onu yapmaya koyulur. (Dr. Murat Kaya, Efendimiz’den Hayat Ölçüleri, Erkam Yay.)
​​


--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder