19 Ekim 2013 Cumartesi

Hiçbir kitaplık, cennete gidemez


Hekimoğlu İsmail
 

 

Hiçbir kitaplık, cennete gidemez

 
 
İnsanın sırat-ı müstakimde yürümesini kolaylaştıran, hayatına işlediği ilmidir. Çünkü sevmek ve itaat etmek, tanımakla olur. Bazı haller ise kimi insanları istedikleri yere varmaktan alıkoyar. Nefislerini seçtikleri yola çekemezler. 
 
 
Bu hallerin bir kısmı tembelliktendir. Tembellik oturmaktan, yatmaktan, uyumaktan hoşlanmaktır. Böyle insanlarda rahat etme emeli vardır. Bu sebepten sahaflarda dolaşıp kitapları karıştırmak, kütüphane kurmak, ilim adamlarının peşinde koşmak gibi zahmetlere katlanamazlar. Çalışmak istemeyen adamın fakir olacağı gibi, rahatına bakmak isteyen adam cahil olur. Bazı insanların da gülüp eğlenmekten ötesine hali yoktur. Onlara derler ki, be adam bırak bu halleri, biraz da Allah de, ilim öğren.
 
 
İnsan, okuyarak, düşünerek, dinleyerek, bir de ilim adamlarını takip ederek bilgisini artırır. Camiler herkesin ilimden pay alabileceği yerlerdir. Namazını camide kılıp hiç olmazsa arkasından vaazı dinleyenin seviyesinin yükseleceği kesindir.
 
 
Her insanın ruhu ilme susar. İlmi anlayan, organlarımız değildir. İlmi ruhumuz anlar, kalbimiz anlar, iç âlemimiz anlar. İlim, ruhumuzu ihya eder.
 
 
İlim öğrenmek tek başına yeterli değildir. İlmin güzelliği, neticesinde aranır. İlim, insanı hizaya sokar, ıslah eder. Mesela İslamiyet’i öğrenmeye çalışan bir insan bakıyor ki, içki içmek, zina etmek yasak, zekât vermek farz. Tamam! Bunları anladı. Öyleyse hemen yaşamalı. Muvaffak olunca tekrar okuyor, görüyor ki, gıybet ve faiz yasak, helalinden yiyip içmek farz. Hemen bunları da yaşamaya gayret etmeli. Öğrenmeye devam ediyor; başkalarıyla alay etmek yasak, kaza ve kadere razı olmak farz. Bunları da hayatına tatbik etmeli.
 
 
İlim sahibi olan şahıs, ilmini uygulamaya koymamışsa, o ilim sahibinin hareketsiz bir kütüphaneden farkı yoktur. Kitaplıklar yıllarca koca koca kitapları taşırlar fakat hiçbir kitaplık cennete gidemez. İlim kalbe tesir etmezse, hayata geçirilmezse, sebepleri yaratan görülmez, perde aralanmaz.
 
 
Maddiyatta kendilerinden yukarıdakilere bakanlar, ben niye onun elindekilere sahip değilim, diyerek mevcut hallerinin değerini anlamazlar. İlim konusunda ise durum şöyle olmalı: Yukarıya bakılmalıdır ve ben de ilmimi artırabilirim denmelidir. Aşağıya da bakıp ilmimi onlara öğretebilirim denmelidir.
 
 
Allah için okuyacağız, anlayacağız, yaşayacağız, yayacağız ki ilmimiz bize ve başkalarına fayda sağlasın. İnsanı ağaca benzetirsek, o ağacın meyvelerini başkaları yemeye başladığında ağaç insaniyet makamına yükselmiş olur. İslam’ın emrine verilmeyen ilim, sahibini ancak kibre götürür.
 
 
İlim yapmak, beyni bilgi dağı haline getirmek değildir. Bilgi dağına İslam nuru doğunca hakla batıl ayrılır, ilim sahibi şahıs âlim olur. İlmiyle âmil olmak irfan sahibinin işidir. Allah, irfan sahibi olmayı, öğrendiklerimizden faydalanmayı ve faydalandırmayı nasip etsin, ilim kapısından ayrılmak isteyen nefsimize izin vermesin.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder