2 Ocak 2016 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - İslamiyet, çalışmayı emretmiştir!

Hekimoğlu İsmail - İslamiyet, çalışmayı emretmiştir!


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

İslamiyet, çalışmayı emretmiştir!


İslam medeniyetinin üç esası vardır; ilim, teknik ve İslam ahlakı. İlim ve tekniği haram eden bir tek ayet ve hadis gösterilemez, tam tersine pek çok ayet ve hadis, ilimde ve teknikte ilerlememizi emrettiği halde, çeşitli sebeplerle Müslümanlar kaç asırdır geri kalmış.

Hâlbuki ilim, Allah'ın sıfatıdır, bu sebeple okul ders kitaplarının bütünü, bir kısım ayet ve hadislerin şerh ve izahıdır. Teknik, Allah'ın Sani sıfatına istinad eder, teknolojide çalışmak, ilerlemek Sünnetullah'a ittibadır, ibadettir. Teknolojiyi ibadet sayan bir dinin mensuplarının fakir olmaması lazım.

Diğer yandan dünya sebepler âlemidir; bunun için ilim, dinli-dinsiz kısımlara ayrılmaz; çalışan kazanır. Mesela 1453'te İstanbul fetholunduğunda Amerika kıtası keşfedilmemişti. Müslümanların süper güç olduğu o zamanlar Amerika doğdu, büyüdü, şimdi İslâm ülkelerine yardım ediyor. Fizik ve kimya her ülkeyi kalkındırmaya yeter. Yine size Amerika'dan bir misal vereyim; orada neredeyse her evin bir odası laboratuvardır, çocukların oyun yeridir. Kimisi bu odayı doğramacı dükkânına benzetir, kimisi uzay istasyonu gibi döşer. Çocuk bu laboratuvarda çalışır, oynar, pille çalışan ne kadar oyuncak varsa hepsini söker, tekrar takıp çalıştırır. Böylece makine nedir, nasıl çalışır, daha çocukluk sırasında bunları oynarken öğrenir, bir şeyler yapmanın, başarmanın saadetini tadar. İşte bazı ülkelerin kalkınması böyle olmuştur. Biz de fizik kimya okuduk amma sınıf geçmek için okuduk.

İslamiyet, çalışmayı emretmiştir. Şimdi kahvede oturanlar, “Ben bakan olsaydım, şöyle şöyle yapardım...” diye konuşuyor. Adam evini geçindiremiyor, bakan olunca Türkiye'yi idare edecek. Bu kafayla kalkınmak mümkün değil!

Bursa'da bir bıçakçı dükkânına gitmiştim, genç adam beni görünce “O, ağabey hoş geldin.” diyerek hemen ayağa kalktı. Hoş beşten sonra Solingen bir çakı istedim. “Neden onu istedin?” dedi... Dedim ki: “Kardeşim, senin deden de bu işi yapıyordu. Buradan kazandığı para­larla, yazlık, kışlık, arsa aldılar... İşine yatırım yapmadı. Baban da araba, mobilya aldı... Sen de bir şeyler alıyorsundur, yine aynı atölye ile gidiyorsunuz 100 sene evvelki gibi...” “Haklısın” deyip, acı acı güldü.

Solingen ise işi çok iyi öğrendi. Yani iyi bir demirciydi. İki, iyi bildiği işten kâr etti. Üç, kâr ettiği işe ortak aldı. Dört, kâr dağıttı. Bakınız Müslüman değil fakat İslam prensipleriyle iş yaptı. Böylece torunları dünyanın en büyük şirketlerinden birini kurdu. Peki, Müslümanlar neden böyle işler yapamadı, geri kaldı?

Her başarılı insanın prensipleri Müslümancadır. Pek çok şirket hep İslam prensipleriyle hareket ederek bugün dünya çapındadır. İşte “Müslümanlar neden geri kaldı?” sorusundan evvel başka sorulara cevap aramak lazım.

Mesela Solingen neden fabrika kurdu ve Hıristiyan ümmeti kalkındı da, neden ustası, fabrika kurup Müslümanları kalkındırmadı?

Neden bugüne kadar hocalar ve Müslümanlara hitap edenler, kılınmayan namazdan hesaba çekileceğimizi söylediler de, çalışıp gavurun yaptığını yapmazsak, bunun vebalinin sorulacağını söylemediler?

Neden Peygamberimiz (sas) Bedir Savaşı'yla kervanı vurup, müşrikleri ekonomik bakımdan zayıf düşürmek, Müslümanları güçlendirmek istemişti?

İslam'da ilk savaşın ekonomik yön taşıdığı neden bilinmiyor?

Ve neden bugünün Müslümanları, ekonomik kalkınmanın, savaşın farkında değil?

Müslümanlar, manen olduğu kadar maddeten de terakki etmeye kabiliyetlidir. Amma üç yüz senedir Müslümanlar dil ile dua ediyor. Fiilen dua edenler de Müslümanları yönetiyor. Hâlbuki İslâmiyet, her iki dua şeklini de bir bütün olarak emrediyor.

Eğer Müslümanlar bu anlayışı yakalarsa onlar da ‘'süper güç'' haline gelebilir.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder