26 Haziran 2014 Perşembe

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - Bir Tek Nafile Orucun Karşılığı



Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN - Bir Tek Nafile Orucun Karşılığı
 

 

Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001)

(İNŞALLAH ARTIK HER CUMA SABAHI RAHMETLİ ESAD COŞAN HOCAEFENDİNİN SOHBETLERİNDEN DERLEDİĞİMİZ KISA BİR BÖLÜMÜ PAYLAŞACAĞIZ...)

HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Ramazanınız hayırlı geçsin, mübarek olsun... Allah ibadetlerinizi, oruçlarınızı, teravihlerinizi, iftarlarınızı, ziyafetlerinizi, sadakalarınızı, zekâtlarınızı, hayır hasenâtınızı en güzel şekilde mükâfâtlandırsın... Dünya ve ahiretin her türlü hayırlarına cümlemizi erdirsin, sağlık afiyet versin...

a. Bir Tek Nafile Orucun Karşılığı

Peygamber SAS Efendimiz'den Ebû Hüreyre RA'ın rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:
 (Lev enne racülen sàme yevmen tatavvuà, sümme u'tıye mil'el-ardı zeheben lem yestevfi sevâbehû dûne yevmil-hisâb.)

Ebû Ya'lâ ve Taberânî rivayet etmişler. Râvîleri hep güvenilir kimseler diye geçiyor, (illâ leysibni ebî süleym) diye bir istisnâ ile. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

(Lev enne racülen sàme yevmen tatavvuan) "Eğer bir adam bir gün farz olmayan, tatavvu, nafile bir oruç tutsa; sonra bu adama (u'tıye mil-el-ardı zehebâ) yeryüzü dolusu kadar altın verilse, (lem yestevfi sevâbehû) sevabını tam olarak almış olmaz. Yâni bu kadar altın onun sevabını karşılamağa yetmez; oruç daha sevaplı. (dûne yevmil-hisâb) Ancak sevabını ahiret gününde, mahkeme-i kübrâda alır." (Et-Tergîb, Oruç: 17)

Bu hadis-i şerifi göz önünde bulundurun! Enlemleriyle, boylamlarıyla, kıtalarıyla, büyük denizleriyle, deryâlarıyla, ummanlarıyla yeryüzünü düşünün! Bunun içinin altın dolu olduğunu düşünün! Bir nafile orucun, farz olmayan, sevap kazanmak için tutulan bir orucun sevabını, o kadar altın karşılayamıyor maddî olarak. Ancak ahirette Cenâb-ı Hak karşılayacak, verecek. Dünyadaki o kadar altın yetmiyor, ahirete kalıyor.

Bunu göz önünde bulundurarak oruçlarınızı tutun! Oruç böyle bir muhteşem, sevabı çok olan, güzel bir ibadet; Ramazan böyle bir müstesnâ ibadet mevsimi... Ramazana ermemiz ve mü'min olup oruç tutuyor olmamız çok büyük nîmet, çok büyük devlet ve saadet....

Allah gàfillere de gafletten uyanmayı nasib etsin... Şaşıranları doğru yola sevk ve hidayet eylesin... Gözleri görmeyenlerin basiretlerini açsın... Yolunda yürüyenlere de gayret, kuvvet ihsân eylesin...

b. Sıcak Günlerde Oruç Tutmak

Diğer bir hadis-i şerif. Ebû Bürde ve Ebû Mûsâ RA'dan İbn-i Ebid-Dünyâ (Rh.A) rivayet etmiş. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz bu ikinci hadis-i şerifte:
 (İnnallàhe teàlâ kadà alâ nefsihî ennehû men attaşa nefsehû lillâhi fî yevmin hàrrin, kâne hakkan alellàhi azze ve celle en yerviyehû yevmel-kıyâmeh.)

"Hiç şüphe yok ki Allah-u Teàlâ Hazretleri kendisine karar aldı, kendi zât-ı celîli üzerine hükmetti, öyle yapmayı kararlaştırdı, kaza buyurdu ki: (Men attaşa nefsehû lillâhi fî yevmin hàrrin) Kim çok harâretli, çok sıcak bir günde, Allah rızası için nefsini susuz bırakırsa, yâni oruç tutarsa..." Ağzı kuruyor, dudakları kuruyor. (Kâne hakkan alellàhi azze ve celle) "Azîz ve Celîl olan Allah-u Teâlâ Hazretleri üzerine hak olur, yâni muhakkak öyle yapar. (En yerviyehû yevmel-kıyâmeh) Kıyamet gününde onu suya bol bol kandırır, bol bol sular. Kıyamet gününde ona su ihsân eder."

Biliyorsunuz, kıyamet gününde güneş tepeye yaklaştırılacak. Ancak sadaka verenlerin, zekât verenleri hayırları kendi başlarına gölge edecek. herkes güneşin altında terlere batacak. Terler yeryüzünün içine yetmiş arşın işleyecek. Dizlere kadar, bellere, omuzlara kadar, kulakları hizasına kadar gelecek. İnsanlar terde yüzecekler, korkular çekecekler, harâretten çok sıkıntılara düşecekler.

İşte o günde Cenâb-ı Hak ona su verip kana kana içirtir. Suya kandırır. Böyle yapmak Cenâb-ı Hakk'ın üzerine, kendisinin hükmü üzere, hak olur. Allah-u Teàlâ Hazretleri kendisi böyle kararlaştırmış. Muhakkak kulunu böylece taltif edecektir.

(Kâne ebû mûsâ yetevehhal-yevmeş-şedîdel-harrillezî yekâdül-insânü yenselihu fîhî harran feyesùmuhû.)

"Bu hadisin râvîsi, bu hadis-i şerifi Peygamber Efendimiz'in söylediğini duyup da bize nakleden Ebû Mûsâ el-Eş'arî RA, böyle şiddetli, hararetli günleri gözlerdi, araştırırdı, bulmağa gayret ederdi. İnsanın içinde sanki ruhunu teslim edecek, ruhu bedenden çıkacak gibi olacağı sıcak günleri arardı, gayret ederdi, o günde oruç tutardı." Neden?.. İşte o, "Kendisini Allah yolunda bir gün susuz bırakanı, Allah kıyamet gününde suya kandıracak!" müjdesine ermek için.

Şimdi niye bu hadis-i şerifi seçip size okudum?..

Şu anda Türkiye'de kış mevsimindeyiz. Yazlar uzun gündüzlü olur, kışlar kısa gündüzlü olur. Yâni Türkiye'de oruç tutmak kolay. Ama ben Avustralya'daki dostlara telefon açıyorum, "Nasılsınız, ne yapıyorsunuz?" diye. "Aman o kadar şiddetli sıcak var ki, sıcaktan bayılıyoruz. Çok şiddetli hararet var, yerlere seriliyoruz." diyorlar.

Hem onlar duysunlar, o hararette oruç tuttukları için ne kadar sevap aldıklarını anlasınlar diye, orucun mânevî bakımdan ne kadar kârlı olduğunu anlatmak istiyorum. Hem de tabii bu yıllarda Türkiye'de Ramazanlar kısa günlere geliyor ama, şimdi bizim bulunduğumuz İsveç'te de öyle ama, Ramazan her yıl onbir gün, onbir gün sonbahara doğru geri gelecek, sonunda yıllar geçince yaza gelecek. O yıllara eriştiğimiz zaman, İsveç'tekiler çok çok uzun oruç tutacaklar. O zaman da Avustralya'dakiler kısa günlere denk geldiği için kısa oruç tutacaklar.

Demek ki Cenâb-ı Hak böyle çok zahmet çeken, meşakkat çekip de orucu Allah rızası için tutana, o meşakkatinin karşılığını kat kat veriyor. Ondan dolayı da, Allah-u Teàlâ Hazretleri mahzun etmiyor, mahrum bırakmıyor. İbadetleri ne kadar zorluk altında olursa olsun, Allah'ın emrini yüksünmeden, çekinmeden, kaçınmadan tutmağa gayret edelim diye bu hadis-i şerifi okudum.

Ebû Mûsâ Hazretleri'nin, o sıcak günleri araştırıp da, --aksine başkası sıcak günlerde oruç tutmaktan kaçınır-- sıcak günlerde oruç tutması hatırınızda kalsın...


Rabbimiz bizi korusun... Tevfîkını refîk eylesin... Yolunda dâim eylesin... Ve şu güzel günlerin güzelliklerinden, mükâfatlarından, feyizlerinden, manevî ikramlarından nasibleri bizlere çok çok ihsan eylesin, payları bize çok çok versin... Bugünlerden isitfade edip kâmil müslüman olmayı, kalp gözü açılmış, gerçekleri gören, olgun, kâmil, yâni böyle yetişkin, ham tarafı kalmamış, güzel müslüman olmayı, güzel hareketler yapmayı nasib etsin...

Tabii insan inanacak, sâlih amel işleyecek, yâni ihlâsla işleyecek. Bir şeyler öğrendikten sonra asıl sonuç nedir?.. O öğrendiklerini uygulamaktır. Onları hayatında uygulayıp, İslâm'a faydalı olup, ömrünü Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rızasına uygun geçirip, huzuruna sevdiği kullar olarak varmayı, Allah cümlemize nasib eylesin, aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!..

HAYIRLI CUMALAR

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..


 08. 12. 2000 AVUSTRALYA'DAN Telefonla AKRA Fm CUMA SOHBETİ

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

 ************************


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder