18 Haziran 2014 Çarşamba

Bir insana ışık olmak…


Bir insana ışık olmak…



Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin, ancak Allah dilediğine hidayet verir...

Bazen birilerine Allah’a karşı içinizde hissettiğiniz derin sevgiyi anlatmaya çalışırsınız. O’na olan sevginizi ibadetlerle göstermekten ruhunuzun duyduğu mutluluğu tarif edersiniz. İnsanın yalnızca O’na yakın olarak gerçek huzuru bulabileceğini söylersiniz.

Dünyanın ne kadar boş olduğunu, gerçek hayatın sonsuza kadar ahirette yaşayacağımız hayatımız olduğunu anlatırsınız. Karşınızdaki kişi işle, çoluk çocukla, hayatın tüm oyalayıcığına dalmış oyalanırken Kuran ayetleriyle onu uyandırmaya, şuurunu açmaya çalışırsınız.

Karşınızdaki insan sizi anlar gibi gözükür. Tüm anlattıklarınızı can kulağıyla dinler, hatta anlattıklarınızı tasdik eder, “ne kadar doğru söylüyorsun” der. Onun etkilendiğini, gerçekten hayatını bomboş amaçlar uğruna geçirip tüketmeyeceğini zannedersiniz.

Sonra ertesi gün bir bakarsınız her şey aynı… Hiçbir değişiklik yok. Tekrar anlatırsınız, tekrar anlatırsınız. Onu Allah’a Kuran’a tekrar davet edersiniz. Ama bakarsınız ki yine bir değişiklik yok.

İşte o zaman o kişinin hidayet ehli olmadığını anlarsınız. Dünyada milyonlarca kalbi imana kapalı insandan biridir o. Tıpkı ayette bildirildiği gibi. Gözleri olan ama görmeyen, kulakları olan ama duymayan, kalbi olan ama hissetmeyen…

"Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır." (Araf Suresi, 179)

Böyle insanlara yıllarca anlatın, yine de hiçbir şey fark etmez. Çünkü Allah kalbi imana açmazsa insanın yapabileceği hiçbir şey yoktur.

Ne kadar güzel, ne kadar hikmetli anlatırsanız anlatın, hiçbir şey değişmez. Çünkü sizinle o insanın arasında adeta görünmez bir duvar vardır ve bu duvarı karşınızdaki kişi ne yaparsa yapsın aşamaz. Sizin sözleriniz onun kalbine ulaşmaz.

Anlatan Allah rızası için sürekli tebliğ yapmaya devam eder ve bir gün karşısına gerçekten de anlayan biri çıkar, gerçekten hidayet ehli biri çıkar. Hep söylerim, böyle bir insan kömürlükte parlayan elmas gibidir.

Ona Allah’ı, dini, Kuran’ı anlattığınızda hemen samimiyetle Allah’a yönelir, hayatını Allah yolunda tüketir, dünyayı bırakıp ahireti için çalışır. Kalbi Allah aşkıyla dolar. Dünyanın geçiciliğini tam anlamıyla fark eder.

O ahir zamanda herkes eğlencesine dalmışken, şeytana uymuş oyalanırken iman eden çok değerli insanlardan biridir. Artık hayatı tamamen değişmiştir. Gözlerinin önündeki perde kalkmış, tüm gerçekleri en ince ayrıntısına kadar fark eder hale gelmiştir. Artık onun hayata bakışı tamamen değişmiştir, artık asla aynı insan değildir, adeta yeniden doğmuş gibidir…

Bir insan için en büyük mutluluk hidayete kavuşmaktır, başka bir insan için de en büyük mutluluklardan biri bir insanın hidayetine vesile olmaktır...

***

Milliyet Blog da tevafuk ettiğimiz, uzun bir yazının bir kısmı bu...
inşallah gönderdiğimiz yazılarla kalbinizdeki imanın artmasına vesile oluruz...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder