22 Kasım 2014 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - İnsanda edep, inci hükmündedir…

Hekimoğlu İsmail - İnsanda edep, inci hükmündedir…


İnsanda edep, inci hükmündedir…


Yaprağını dökmüş ağacı gövdesinden tanırız; “Bu cevizdir, bu kirazdır, bu elmadır!” diye. Denizler, terzi dükkânıdır; her canlının elbisesi boyanmış, biçilmiş, giydirilmiş. Hamsinin elbisesi bol değil, balinanınki dar değil. Kutup ayıları kardan mağaralarda yaşarlar, kürkleri sayesinde soğuktan müteessir olmazlar. İşte, her canlının kendine uygun elbisesi olduğu gibi insanın da en güzel elbisesi edep ve hayâdır.

İslamiyet, edeptir. Edebin olmadığı yerde İslamiyet de olmaz. Ailede, işyerinde, toplumda, her yerde bir sınır vardır. Edep, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Toplum içindeki edebi, kanunlar, örf ve âdetler düzenler. Yaşlılara itaat, camilere devam sosyal edebi sağlar. Demek ki bir milletin ahlakı kolektiftir.

Öyle insanlar da vardır ki, elbisesiyle hanımefendidir, beyefendidir. Elbisesi kendisinden daha kıymetli olan insan çoktur. İslam düşmanları, meyhanelerin, kumarhanelerin, plajların sayısını artırdı. Gençlik ve spor bayramlarında erkek öğrenciler pantolonla gösteri yaparken kızlar kısa şortlarla gösteriler yaptı. Plaja giden hanım, mini eteğini tesettür kabul etti. Giyimiyle, kuşamıyla başkalarının dikkatini çekmeye çalıştı. Bir güzele bin göz ilişti, aileler sarsıldı, yuvalar yıkıldı.

Rahmetli Necip Fazıl, Eminönü öğrenci lokalinde yaptığı konuşmada, “Artık her şey bitmiştir. Çünkü kadını soydular, nefsin hoşuna gidecek işler yapıyorlar. Bu millet nefsine uyup canının istediği gibi yaşarsa, mübarek ve mukaddes kelimelerin hepsi lügatlerden silinir gider.” dedi. Ahlak gitti, yeri boş kaldı. Ahlaksız bir nesil yetiştirildi. Ahlak kelimesinin kendisi ortada yok, ahlaklı insan nasıl olabilir! Ahlakla beraber itikat, iman zayıfladı. Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, edebi ve hayâsı olmayanın da imanını muhafaza etmesi zordur.

Yıllar önce Cağaloğlu’nda bir Ermeni kitapçı “Büyük Doğu” satardı, ben de ondan Büyük Doğu’ları alırdım. Derdi ki: “Evladım, bozulmayan bir şey kalmadı, gayret edin; belki biraz düzeltilir.”

Mesela manifaturacı arkadaşım, vitrin camına kadın çorabı reklamını yapıştırmış. Ona dedim ki: “Bu reklam kâğıdı burada oldukça ben senin dükkânına girmem.” Şaşırdı kaldı. Arkadaş dindardı, beş vakit namazını camide kılardı. Farkına varmıyor, düşünemiyor. İslamiyet kalesine düşmanlar nerelerden taarruz ediyor?

Ahlakta, edepte numune Peygamberimiz’dir. “Sünnet-i seniyyeyi terk eden, edebi terk eder, hasâretli bir edepsizliğe düşer.” deniliyor Risale-i Nur’da. Mesela, ben çocuklarımın yanında elbise değiştirmedim. Mutlaka bir başka odaya geçer, orada elbiselerimi değiştirirdim. Çocuğa desen ki, “Edepli ol!”, çocuk bir şey anlamaz amma ebeveyn, yemesinde, içmesinde, giyinmesinde edepli olursa çocukları da edepli olur. Nasıl ki karnında inci olan istiridye değerlidir, insanın edebi de inci hükmündedir; edebi olan insan öyle değerlidir.

Edep dairesi, hayatın her alanını kuşatmıştır. Bir Müslüman’ın konuşmasından gülmesine, yemesinden içmesine, yürüyüşünden oturmasına, merhametinden öfkesine kadar her davranışı edep dairesinde olmalıdır. Edepten mahrum olan şahıs, ilim, makam ve rütbe bakımından ne kadar yükselirse yükselsin, ona faziletli denemez. Bediüzzaman Hazretleri, gazetecilerin ve yazarların edebe uygun olmayan yazılarına karşı, yazarları şöyle ikaz eder: “Edipler edepli olmalı, edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalıdır.” İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. Edepsiz bir insan kütüphaneler yutsa yine âlim sayılmaz.

Sinema makinelerini yapanları yaratan Allah, herkesin hayatını tespit edebilir, bizim hayatımızı bize gösterebilir. Ey insan, kendi hayatını seyrettiğin zaman utanmak istemiyorsan, seyredilebilecek bir hayat yaşa! CD’leri, teypleri yapanları yaratan Allah, herkesin konuşmasını da tespit edebilir, bizim sözlerimizi bize dinletebilir. Ey insan, kendi sözlerini dinlediğin zaman pişmanlık ateşine düşmek istemiyorsan ya Hakk’ı söyle yahut sus!

Edepli olmak Meryem olmaktır, Asiye olmaktır, Hz. Osman olmaktır. Üftade Hazretleri’nin türbesinde, “Edeple giren lütufla çıkar.” yazılıdır; Hz. Yusuf misalidir edep; başı zindan, sonu sultanlıktır.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder