4 Kasım 2014 Salı

Ahmed Şahin - Ehl-i Sünnet alimlerinin bu önemli uyarıları unutulmamalıdır!

Ahmed Şahin - Ehl-i Sünnet alimlerinin bu önemli uyarıları unutulmamalıdır!


Ahmed Şahin

Ehl-i Sünnet alimlerinin bu önemli uyarıları unutulmamalıdır!



Muharrem’in 10. Aşure Günü’nde Kerbela’da Hazreti Resulüllah’ın (sas) yetmiş iki Ehl-i Beyt evladının şehit edildiği vicdan sızlatan olayın acısını hafife almak mümkün olmaz. Ayrıca sahabeler arasında yaşanmış Cemel ve Sıffin savaşlarının açtığı yaraları önemsiz görmek de kabil değildir.

Ancak yorumlarına büyük değer verdiğimiz Bediüzzaman Hazretleri gibi Ehl-i Sünnet alimlerinin bu hassas konulardaki şu önemli uyarıları da dikkate alınmadan sıhhatli yorum yapılamaz! Bu sebeple, Ehl-i Sünnet’in bu önemli uyarı maddelerini ehl-i dikkatin takdirlerine arz etmeyi zaruret derecesinde gerekli görmekteyim. Kitaplık çaptaki bu önemli maddelerin bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:

1- Sahabeler zamanındaki yanlış tavır sahibi suçlu kimseleri bugün yeniden gündeme getirip gıybet etmeye hiç gerek yoktur. Onlar ahirete, mahalli cezaya gitmişlerdir. Lüzumsuz, zararlı onların kusurlarını sayıp dökerek yeniden bir tartışma ortamı oluşturmak emrolunan Al-i Beyt sevgisinin gereği ve lazımı da değildir! Bu sebeple, Ehl-i Sünnet vel Cemaat, sahabeler zamanındaki fitnelerden mübalağalı şekilde bahis açmayı faydalı bulmamış, hatta zararlı görerek yasaklamışlardır.

2- Nitekim Cemel vak’asında Aşere-i Mübeşşere’den Zübeyir ve Talha ve Aişe-i Sıddika (ra) bulunmasıyla Ehl-i Sünnet vel Cemaat, o savaşı, içtihad neticesi deyip “Hazreti Ali (ra) haklı, ötekiler haksız; fakat içtihad neticesi olduğundan affedilmiştir!” diyerek kapatmışlardır.

3- Haccac-ı Zalim, Yezit ve Velit gibi heriflere ilm-i kelamın büyük allamesi olan Sadeddin-i Taftazani, “Yezid’e lanet caizdir” demiş; fakat “Lanet vaciptir!” dememiş, “Hayır vardır, sevaplıdır” dememiştir. Hem Kur’an’ı, hem Peygamber’i, hem bütün sahabelerin kudsi sohbetlerini inkâr eden bugün çok kimseler vardır. Onlardan söz etmeyip de 1400 senelik geçmişin yaralarını yeniden kaşıyıp kanatmakta kimseye fayda yoktur.

4- Şer’an, bir adam lanetlikleri hiç hatıra getirmeyip lanet etmese, hiçbir zararı ve günahı yoktur. Çünkü gıybet ve lanet, medih ve muhabbet gibi sevap getiren amellerden değildir. Onlar salih amele de dahil olamazlar.

5- Madem gıybet etmemek ve tekfir etmemekte şer’i bir emir, dini bir sorumluluk yok, fakat gıybet ve tekfirde hükm-ü şer’i var. Zem ve tekfir haksız olsa büyük zararı da var; haklı olsa, hiç hayır ve sevap yok! Öyle ise hayrı ve sevabı olmayanları terk etmekte hayır ve isabet vardır! Bu tespitte hiç unutulmamalıdır.

6- İşte bu gibi önemli gerekçelerden dolayı başta dört imam ve Ehl-i Beyt’in on iki imamı olarak Ehl-i Sünnet, Müslümanlar içinde o eski zaman fitnelerinden söz açıp münakaşa etmeyi caiz görmemişler, ‘faydasız, zararı var’ demişler.

7- Hem o savaşlarda her nasılsa çok ehemmiyetli sahabeler iki tarafta da bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakiki sahabelere, Talha ve Zübeyir (ra) gibi Aşere-i Mübeşşere’ye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Halbuki, hata varsa tövbe ihtimali kuvvetlidir. Bunu düşünmeden o büyük sahabelere karşı itiraz duygusuna girmek bir şey kazandırmaz ama çok şey kaybettirebilir!

8- Bu gibi önemli gerekçelerden dolayı geçmiş zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o üzücü olayları yeniden kurcalamaktansa, şimdi bu zamanda bilfiil İslamiyet’e dehşetli darbeleri vuran, binler lanete, nefrete müstahak olanların verdikleri zararları önlemeye çalışmak, önde gelen görevimiz olmalıdır. Mevcutların devam eden zararlarını düşünmeyip, geçmiştekilerin geride kalan zararlarını tekrar gündeme taşımak gibi bir tavır, uyanık insanların hizmet anlayışlarına da uygun düşmemesi gerekir. Nitekim Ömer bin Abdülaziz gibi bir müceddid:

- Allah bizim elimizi o kanlı hadiselerden temiz tuttu, biz de dilimizi temiz tutar, ileri geri konuşmaktan kaçınırız, demeyi tercih etmiştir.

İşte bu önemli gerekçelerden dolayı birlik beraberliğimizi koruyan hassasiyetle konuşup yazmalıyız diye düşünmekteyiz. Yoksa Ehl-i Beyt sevgisi bizim inancımızın icabı, ümmet-i Muhammed oluşumuzun da ihmal edilemez gereğidir. Kıldığımız tüm namazlarımızın içindeki salavat dualarımızla Ehl-i Beyt’e ömür boyu duayı asla ihmal etmiyoruz. Çünkü duada sevap ve bereket vardır. Ancak müstahak olanlara da olsa ‘beddua ve lanette’ sevap ve bereket yoktur!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder