22 Nisan 2014 Salı

Ahmed Şahin - Sakın siz incinmeyin, çevrenizi de incitmeyin!

Ahmed Şahin - Sakın siz incinmeyin, çevrenizi de incitmeyin!



AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Sakın siz incinmeyin, çevrenizi de incitmeyin!

 
 
Evet,  siz hayırlı hizmetler yaparken sakın incinmeyin, ama çevrenizi de incitmeyin!
 
 
Çünkü hizmette incinen insanı, şeytan ve nefis derhal takibe alarak yaptığını yıkar hale getirinceye kadar vesvese verir, öfke pompalar.  “Sen buna layık değildin, senin gibi iyi bir insan böyle incitilir mi?” diyerek rahatsızlık hislerini körükler, yanlış şeyler yaptırmaya çalışır!.
 
 
Böyle incinmelerde şeytanın vesvesesini önlemek için nefs muhasebesi yaparak denebilir ki:
 
 
- Ey nefis! Gerçekten de layık olmadığım bir incinmeye maruz bırakılmışsam şayet, ben bunu hizmetim adına sineye çekiyorum. Yaptığımı yıktıramaz, inandığımı inkar ettiremezsin! diyerek vesveseyi durdurmalı, şeytanı susturmalıdır.
 
 
Hizmette bu anlayışı gösteren vefalı insan kurtulur, gösteremeyen ise yaptığı hizmetini yakar, yıkar hale bile gelebilir Allah korusun.
 
 
Nitekim sahabe efendilerimiz zamanında dahi hizmette incinenler olmuş; ama “hizmetim için sineme çekiyorum” diyenler yaptığını yıkmaktan kurtulmuş, imtihanı kazanmışlardır. Ancak sineye çekme sabrı gösteremeyenler, Resulüllah’ın (sas) hayatını tehlikeye atacak teşebbüslere dahi girmişler, hizmette  incinen insanın nelere teşebbüs edebileceğini de fiilen göstererek bizlere ders vermişlerdir.
 
İşte o ibretli örneklerden bir tanesi:
 
 
Efendimiz (sas) Hazretleri, Veda Haccı için Mekke’ye müteveccihen yola çıkmıştı. Bu yolculuk esnasında Efendimiz’e (sas) hizmet görevi, yeni bir insana, yani Muammer bin Abdullah’a verilmişti. Ancak bu hizmete kendisinin daha layık oluğunu düşünen başka biri de beklemekteydi. Bu kimse kendine verilmesi gereken hizmetin başkasına verilmek suretiyle hakkının gasp edildiğini düşünüyordu. Bundan dolayı incinmiş, hatta kırılmıştı bile.
 
 
Yol boyunca hep hakkı olan hizmetin kendisine verilmediğini düşünen adam, nihayet bu hakkını almanın çaresini de buldu. Ama nasıl? Bakın nasıl?
 
 
Gecenin karanlığından istifade ile Resulüllah’ın devesi yanına sokularak karın altından geçen ipleri gevşetti; kolanın gevşemesinden sonra Resulüllah’ın içinde bulunduğu mahmil bir tarafa sarkmış, tehlike meydana gelmişti bile. Her an düşme olabilir, hayati tehlike bile söz konusu hale gelebilirdi. Bunu hisseden Resulüllah, karanlıkta ilerleyen Muammer’e seslendi:
 
 
- Mahmilin ipini iyi bağlamadın galiba, sarkmalar oluyor bir yana.
 
 
- Ya Resulallah sıkı sıkıya bağladığımı iyi biliyorum. Buna rağmen gevşemişse şüphe ettiğim biri, benim hizmetinize layık olmadığımı ispatlayıp yerime geçmek için gevşetmiş olabilir, dedi.
 
 
Efendimiz, incinen insanların böyle şeylere teşebbüs edebileceğini biliyordu. Onun için ihlaslı hizmet görevlisine teminat verdi: -Endişe etme, dedi. Kendini daha ehil gören bencilleri senin yerine tayin etmem.
 
 
Devenin karnı altından geçen kolanlar yeniden sıkıca bağlanarak düşme tehlikesi önlenip yola devam edildi. Böylece hizmetin kendisine verilmeyişinden incinen insanın, duygularını kontrol etmezse Resulüllah’ın hayatını tehlikeye atmayı dahi göze alabileceği gerçeği ortaya çıkmış oldu.
 
 
Asr-ı Saadet’in özelliği budur zaten. Orada kıyamete kadar yaşanacak olayların örnekleri yaşanacak ki, sonra gelenler o örneklerden ders alsınlar da, incinmesinler de incitmesinler de. Özellikle incinirlerse duygularını kontrol altına alsınlar, yaptığı hayırlı ve faydalı hizmetlerini yakar ve yıkar hale gelmesinler.
 
 
Unutmayalım ki, hemen herkes, hepimiz adayız böyle incinme ve incitme imtihanlarına. Bu imtihan o gün devenin karnı altından geçen ipin gevşetilmesiyle yaşanmış. Bugün ise hepimiz kendi şartlarımıza göre yaşayabiliriz. Kimse nefsini garantide hissetmesin. İmtihan dünyası burası. Hemen herkes için ömür boyu devam eder bu incinme-incitme imtihanı!. Öyle ise buyurun şimdi yazının başlığını bir daha okuyalım burada: “Sakın siz incinmeyin, çevrenizi de incitmeyin!”
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder