Dünyayı nasıl buldun?
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“İyi bilin ki dünyâ hayâtı, ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sâhibi olma isteğinden ibârettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin, çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Âhirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allâh’ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünyâ hayâtı, aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadîd, 20)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Allâh’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyânın sizin de önünüze serilmesinden, onların dünyâ için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyânın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum.” (Buhârî, Rikâk, 7; Müslim, Zühd, 6)
Rivâyete göre, vefâtı yaklaştığı sırada Hz. Nûh’a (a.s.):
“–Ey uzun ömürlü Peygamber! Dünyâyı nasıl buldun?” diye soruldu.
Hz. Nûh (a.s.):
“–Onu iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım.” cevâbını verdi. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, I, 73)
Hz. Nûh (a.s.) kendisine kamıştan bir kulübe yapmıştı. O’na:
“–Keşke kendine bundan daha sağlam bir ev yapsaydın.” denilince:
“–Ölecek bir kimse için bu bile çok!” buyurdu. (Ebû Nuaym, Hilye, VIII, 145)