15 Mart 2014 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Bu sıkıntıların da bir hikmeti vardır


Hekimoğlu İsmail - Bu sıkıntıların da bir hikmeti vardır
 

Hekimoğlu İsmail
 

Bu sıkıntıların da bir hikmeti vardır

 
 
Hafta içi ziyaretime gelen öğrenci grubundaki genç arkadaşlar dediler ki, “Hadiselerin tesirinde kalıyoruz. Olan bitenler bizi yoruyor, üzüyor. Böylesine etkilenmemek için ne yapabiliriz?”
 
 
Eğer kâinatın Halikını tanımayan bir insansak, dünya seyahatinde kendimizi çok yalnız hissederiz. Aklı gözüne inmiş, iman nurundan mahrum olan insanlar yalnızlık çeker, telaşa kapılır, “Her şey ne kadar da karışık!” der… Amma Allah Hakim-i Mutlak’tır. Karışık gibi görünen âlemlerde bile bir nizam, intizam vardır. Gök cisimleri, gezegenler, yıldızlar, hepsi hareket halinde. Belki kum taneleri kadar çok olan yıldızlar birbirine çarpmıyor, dolaşmıyor. Bu yıldızların her biri bir güneştir; kâinatı ışıklandırıyor. Bu kadar çok sayıdaki ateş kütlelerini başıboş dolaşıyor farz etmek ne kadar ürkütücü. Amma rahmeti sonsuz, adaletli bir Zat’ın emri altında bulunduklarını bilmek ne kadar rahatlatıcı… Şu kâinat, canlı veya cansız her şey, atomlardan mürekkep… Her zerre şuursuz, ilimsiz, kuvvetsiz olduğu halde bu harika ve mucize hareketleri gösterir ki, onları yönlendiren biri var. Allah ilmiyle, iradesiyle onların başında!..
 
 
İşte insan böylesine geniş bir memlekette bir zerre gibidir. Eğer sahibini unutur, kendine güvenirse küçük ve hakir bir mahlûk olur. Amma Allah’ı tanır, sıfatlarını öğrenirse her şeyin manası değişir. Vahşet ve dehşet, ünsiyete çevrilir. Bir yıldız bile insana dost ve yardımcı olur.   
 
 
Yani iman nurundan mahrum olanlar için âlem çok karanlıktır. Onlar her şeyi muzır görür. Şuurlu Müslümansa şöyle düşünür: “Her an dünya şehrinden ahiret şehrine tayinim çıkabilir. Öyleyse götürecek mallarımı kolilere, bavullara doldurup, sarıp sarmalayıp, iplerle bağlayıp kargoya vereyim. Tapularımı yanımda götüreyim mi diyecek?” Kefenin cebi yok. Amelleri dışındaki her şeyi burada bırakıp gidecek. Pek çok kimsenin cenaze namazını kıldık… Her şeyi burada kaldı, kendisi gitti. Öyleyse benim en önemli vazifem ve telaşım, ‘Aman sevabımı artırayım!’ olmalıdır. Biriken zekâtlar, tutamadığım oruçlar, kılmadığım namazlar, tutamadığım sözler, ödemediğim borçlar, kırdığım kalpler olabilir. Bedelini ahirette ödeyeceğime, burada halledeyim.”
 
 
Olayları düzeltme salahiyetimiz yok. Fazla meşgul olursak içimize dert olur. Biz ne yapacağız ona bakalım.
 
 
Eğer güneş batmışsa, Ay ve yıldızlar bulutların arkasında kalmışsa, böyle bir gecede bir de fırtına çıkmışsa denecek ki, “Bu sıkıntıların da Müslümanlar için bir hikmeti vardır.”
 
 
Bakınız Dünya’nın gölgesi Ay üzerine düşüyor; buna Ay tutulması deniyor. Bazen Müslümanların yanlış hareketleri bir gölge gibi İslamiyet’in üzerine düşüyor. Buna İslamiyet’in tutulması denmez amma açıkça görünmeyen İslamiyet için herkes bir şeyler söyler, durum bir gece manzarası arz eder. Karanlıkları görenler ürker. Hâlbuki vazifemiz; İslamiyet’e gölge değil ayna olmaktır.

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder