24 Kasım 2015 Salı

Ahmed Şahin - Niçin hep öğretmen olmayı istedim?

Ahmed Şahin - Niçin hep öğretmen olmayı istedim?


Ahmed Şahin
 
 
AİLE-SAĞLIK

 

Niçin hep öğretmen olmayı istedim?


Meşhur sözdür: ‘Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar.' derler. Benim gönlümde de hep öğretmen olma arzusu yatardı. Neden öğretmenliği bu kadar çok seviyorum diye düşünürüm. Bakarım ki, beni cezbeden gerçek hep aynıdır:

-Bir nesil babadan anneden fazla öğretmenlere teslim edilmekte, öğretmenin vereceği talim ve telkinle nesiller doğru düşünce ve sağlam inanca sahip olmakta, hidayete ermektedir. Halbuki hadisten öğrendiğimize göre, ömür boyu bir tek kişinin hidayetine sebep olan insan, hayatını değerlendirmiş insan sayılmaktadır. Görevinin şuurunda olan bir öğretmen ise bir değil, beş değil belki binlerce yavrunun doğru düşünmesine, sağlam inanca sahip olup hidayete ermesine sebep olmakta, böylece öğretmen hayatını tam değerlendirmiş olmaktadır. Ömür boyu tek insanın hidayetine sebep olan adamın hayatı hedefini bulmuş sayılırsa, birçok yavrunun doğru düşünüp doğru inanmasına sebep olan öğretmenin hayatı nasıl hedefini bulmuş, gayesine ermiş acaba diye düşünürüm hep!

Evet, ben bu kanaatimde ısrarlıyım. Bana ‘tüm mesleklerin içinden dilediğini tercih et, sana verilecek' dense tereddütsüz öğretmenliği tercih ederim. Çünkü benim meselem, bir daha yaşayamayacağım bu hayatı en faydalı hizmetle değerlendirmemdir. Öğretmenlikte ise yetişen nesle doğru inanç ve sağlam bilgi vermekle geçen hayat, tam değerini bulmakta, gayesine de ermektedir. Hayatı bundan daha iyi bir hizmetle değerlendirmek olmayabilir. Nitekim öğretmenin bu hizmetinin değerini ifade etmek için Ebülleys-i Semarkandi'nin şu yorumu da çok önemli gelmektedir bana. Diyor ki Ebülleys:

-Cephede vatan topraklarını kurtarmak için hizmet veren insan şehit olur da, kafalarda imanı korumak için hizmet veren öğretmen şehit olmaz mı? Yani toprağı kurtarmak kutsal da imanı kurtarmak kutsal değil mi? Kaldı ki, bir nesle maymundan değil de, insandan dünyaya geldiğini anlatmak dahi başlı başına bir iman kurtarma hizmeti, bir insan yetiştirme meşguliyetidir.

Halife Hz. Ömer Efendimiz, insan yetiştirmenin bu önemini bakın nasıl bir soru cevap ile dikkatlere vermektedir.

-Duanız kabul olacak olsaydı İslam'a hizmet etmek için Allah'tan (cc) en önce ne isterdiniz? Cevaplar farklı olur. Kimi sahralar dolusu koyun, deve, sığır ister İslam'a hizmet etmek için. Kimi de sandık dolusu altın, gümüş ister. Bunlarla hem İslam'a hem de Müslümanlara hizmet etmeyi düşünürler. Halife bu cevapları tatmin edici bulmayınca soruyu kendisine yöneltirler.

-Peki derler, bir de sizi dinleyelim. İstediğiniz verilecek olsaydı Allah'tan (cc) siz ne isterdiniz İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmek için? Cevaba bakın lütfen:

-Rabb'im benim duamı kabul edip isteğimi verecek olsaydı İslam'a hizmet için O'ndan sizin gibi ne sandık dolusu altın gümüş isterdim, ne de sahralar dolusu koyun ve deve. Ben Rabb'imden Ebu Ubeyde gibi, Salim gibi, Muaz gibi yetiştirilmiş adam isterdim adam! Sözlerine şunu da ilave eder büyük insan:

-Çünkü der, İslam'a hizmet, yetiştirilmiş idealist adamla olur. Adamın varsa bu saydığınız şeylerin hepsini de kazanmak var demektir. Adamın yoksa hiçbir şeyin yok demektir.

İşte öğretmen hem yetişmiş adamdır, hem de yetiştiren adamdır. Gel de sen böyle bir adam olmayı isteme!

Benim gibi sıradan biri böyle düşünüyor öğretmenler için. Bediüzzaman Hazretleri gibi hayatını baştan sona hizmete adayan bir maneviyat büyüğü ne düşünüyor, nasıl bakıyor bugünün öğretmenine? Bakın ne diyor Hz. Üstad hizmet eden öğretmen için:

-Bu zamanın görevini tam yapan öğretmenleri, eski zamanın halka hizmet eden evliyaları gibidirler!

Bununla da yetinmiyor, ilave ediyor: İmkânım olsaydı görevini tam yapan öğretmene her gün on altın verir, bu ikrama layık görürdüm. Sözlerini şöyle bağlıyor maneviyat büyüğü: “Görevini tam yerine getiren öğretmen minare başında ise, ihmal eden öğretmen de kuyu dibindedir. Ortası yoktur bu mesleğin!”

Fatibiru ya ülil ebsar! Düşün ey basiret sahipleri!
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder