21 Kasım 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - İslam ahlâkı ve terör

Hekimoğlu İsmail - İslam ahlâkı ve terör


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

İslam ahlâkı ve terör


İnsan biyolojik yaratıktır, canlılar içinde en kabiliyetlisi insandır. Ama aynı “insan” eğitilmezse kabiliyetlerini kötülükte kullanabilir.

Elbette ki, yapısından, yaratanından ve kabiliyetlerinden habersiz olan kimse, İslâmiyet'ten ya habersizdir veya onu anlamamış yahut yanlış eğitimle din düşmanı haline gelip iyiliklerin bütününden uzaklaşmıştır. Mesela barutu icat eden, savaşlardan ne kadar memnundur? Yirminci asırda insanlar, o kadar çok insanı öldürdü ki, insanlık tarihi boyunca canavarlar bu kadar zararlı olamadı.

Beynimiz ilim ister, midemiz gıda ister, kalbimiz iman ister; bu istekler karşılanmazsa can sıkıntısı başlar. O zaman insan can sıkıntısını alkol, uyuşturucu gibi şeylerle gidermeye çalışır; beyin küllenir, nefis hâkim olur; insan canının istediği gibi yaşar, hiçbir nizama, kanuna uymaz, bunun ismi de terördür.

Hâlbuki kâinata nizam veren Allah, insanın nizamsız kalmaması için İslâmiyet'i göndermiştir. Bunun için “Müslümanlık” ve “Terör” kelimeleri bir araya gelemez. Çünkü terör, zalimi ve masumu ayırmadan hepsine zarar verir. İslamiyet dünyayı cennet etmek için gönderilmiş bir dindir; Müslüman, masumun hakkını korur. Böyle bir gayenin içinde terör düşünülemez.

İslam tarihi şahittir ki Müslümanlar büyük fetihler yapmışlar, her zaman ve her yerde İslamiyet'i sevdirmeye çalışmışlar, nefret ettirmemişler. Nitekim Mekke'nin fethinde Efendimiz (sas) müşrikleri serbest bırakmıştır. Diğer yandan altı yüz sene devam eden Osmanlı devletinde askerin fethettiği yeri şuurlu Müslümanlar elde tutmuşlar; düşmana İslamiyet'i sevdirmişler; “Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz.” dedirtmişler. Mesela İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet'in kalabalığa hitaben beyanı şöyleydi: “Kiliseler açık, dininizde, dilinizde, ticaretinizde serbestsiniz…” Toplanan halk ölümden korkarken onlara her türlü özgürlük veriliyor, işte İslamiyet budur. Böylece her ırkla, her milletle beraber yaşadık. Çünkü İslam ahlakı Kur'an ahlakıdır. Kur'an mükemmeldir. Kur'an'a uyan da mükemmel olur. Bunun için bu mükemmel insanı her millet, her din, her ırk sevmiş ki silahsız fethedilen yerlerin sayısı çok geniştir.

Yine tarih gösteriyor ki dünyanın dört bucağına silahtan evvel kalem gitmiştir. Bir milletin tarihini şehitlerin kanı, sanatkârların teri, âlimlerin mürekkebi yazar. Mürekkebin kuruduğu yerde terör başlayabilir. Amma şunu hiçbir zaman unutmamalı; ekilmeyen tarlada dikenler kendiliğinden biter. Dikenler ekilmez, çapalanmaz, sulanmaz, onlar büyür ve gelişir. Dikene kızmak yerine “Niçin bu tarla sürülüp, ekilmedi?” demek lazım.

İnsan, terakki ve tekâmül eden bir canlıdır. Müslümanların kültürde, ilimde, sanatta, ticarette müesseseler kurup, en ileride olmaları “İnanıyorsanız üstünsünüz.” ayetine denk düşer. Bu müesseselerin içinde bulunan Müslümanların da taşıdıkları mümin sıfatı ile neyi taahhüt etmişlerse ona göre hareket etmeleri, imanlarının icabıdır. Bunu yaparken mevcut kanunları zedeleyip anarşi çıkmasına sebep olunmamalıdır. İslam medeniyetinin üç unsuru vardır, ilim, teknik ve İslam ahlakı.

Dünya savaşlarına bakıp anladık ki mevcut medeniyet, çocuklarını yiyen canavara dönmüş. Bu canavarı Müslüman etmek zorundayız.

İslami anlayışımız ahlakta üstünlüğü temin ederek değişmelidir. Zaten İslam medeniyetinin bir esası da ahlaktır. O ahlak da Kur'an ahlakıdır.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, ahir zamanda çıkacak Yecüc ve Mecüc'ü anarşi olarak yorumlamış. Bugüne kadar görülen terör ve anarşi, gelecekte olanların öncü kuvvetidir. Yine “İnanıyorsanız üstünsünüz” ayetine istinad ederek söyleyelim ki, imanın altı şartı, İslam'ın beş şartı ferdi, aileyi, işyerini ve devleti üstün kılmıyorsa bunlar yeteri kadar anlaşılmamış demektir.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder