7 Kasım 2016 Pazartesi

EMNİYET

EMNİYET

 

‘Emniyet’, güvenlik, güven içinde olmak, korku duymamak demektir.

 

 

Emin, güvenilir, mutemed anlamına geldiği gibi, bazen de emniyet içinde olan, emniyetli kişi anlamına gelmektedir.

 

Son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.v.), daha peygamberlik görevine başlamadan önce ‘Muhammedü’l-Emin’ (güvenilir Muhammed) olarak tanınmıştı. ‘Emin’ olma özelliği tüm peygamberlerin de ortak özelliğidir. Bu özellikleri ile Allah (c.c.)’ın dinini tebliğ ediyorlar ki insanlar kendilerine inansın.

 

Emin olma, yalnızca doğru olma, güvenilir olma, bir işi yapabilme gibi anlamlarda kullanılmıyor. Kur’an-ı Kerim’de, emin kavramının bir de azaptan, korkudan ve kendi kendinden ‘emin’ olma gibi anlamları vardır: “Korkudan, (azaptan), ‘emin’ olma hakkı, iman eden ve imanlarını bir zulme bulaştırmayanlara aittir. Ve doğru yolu da bulmuş olanlar onlardır.”  [232]

 

‘Emin’ vasfı insanlar, şahıslar ve canlılar için geçerli olduğu gibi aynı zamanda, yer, mekan, makam, belde için de geçerlidir. Allah (c.c.)’ın emin kıldığı beldeler vardır. Bir şehrin halkı eman ise o şehir de emindir.

 

“Hani biz O evi (Ka’beyi) insanlar için sevap (kazanma) yeri ve ‘emin’ (bir mekan) kılmıştık..”[233]

 

İslâm düşmanları her dönemde olduğu gibi Müslümanların ‘Emin’ olan beldelerini emin olmaktan çıkarmak istiyorlar. Bu beldeler üzerinde kanlı planlar hazırlıyorlar. Bu beldelerin gerçek işlevlerini kaldırmak istiyorlar. Halbuki Allah Teala o beldeler üzerine yemin ediyor:

“Andolsun incire ve zeytine, Sina dağına ve şu Emin Şehre ki, kuşkusuz biz, insanı en güzel biçimde yarattık.” [234]

 

Hiç kimsenin elinin uzanamayacağı, emniyetini bozamayacağı ‘Daru’s-Selam’ (Selamet Yurdu) ise müttakilere vaad ediliyor. Ancak orada emin bir şekilde yaşarlar. 'Müttakiler ise muhakkak ki, bir emin makamdadırlar. Cennetlerde ve pınarlardadırlar.. Onlar orada ‘emin’ bir durumda her meyveden isterler' [235]

 

Emniyet, şehirlerin, köylerin, ülkelerin bayındır olmasının tek ölçüsü ve insanın huzur ve refahının ilk şartıdır. Emniyet ve güven olmayan bir ülke ne kadar bayındır, gelişmiş ve süslenmiş olursa olsun, içindeki insanları huzursuz oldukları için gerçekte yıkık dökük bir virane gibidir. Çünkü maddi güzellikler, insanı tek başına mutluluğa ulaştıramamaktadırlar.

 

Mal, can ve ırzda emniyetin yok olması ve bu konularda çeşitli tehlikelerin belirmesi insanlık dünyasının en büyük düşmanıdır. Emniyet ancak din, Allah (c.c.)’ın emri ve kanunlara itaat ve bunların korunması ile görevli hükümet varlığı ile gerçekleşir. Resûlullah (s.a.v.) mümin kimsenin güvenilir kimse olduğunu şöyle beyan ediyor: “Mümin, insanların malları ve canları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir.” [236]

 

Başkalarına emniyet etmeyene güvenmek doğru değildir. Çünkü hiç kimseye güvenmemek şeklinde beliren aşırılık ancak vesvese ve evhamdan doğar. Evham ise bir insanda varlığı olmayan hal üzerine sürükleyici, yani olmayan bir şeyi var gibi, ya da var olanı yok gibi gösterici olduğundan evham sahibinin aklının yetersizliğine karar verilir.

 

Ahlâk bilginleri diyorlar ki: ‘Emniyetsizlik yüz gösterince, dostluk ve insaf da ortadan kalkar.’ Demek oluyor ki, dostluk ve insaf güvenin varlığı ile ayakta durmaktadır.

 

Ticari ilişkilerinde en sağlam temel olan Emniyet üzerine ticaretini kurmayıp, çıkarlarını herkesi aldatmak gibi acı ve ağır bir yol üzerinde gören bir alış-veriş sahibinin başarılı olamayacağı ve kendisinin de başkaları tarafından aynı şekilde aldatılarak cezasını bulacağı kesindir.

 

Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, komşusu zulmünden ve eziyetinden emin olmayan hiç kimse Cennet’e giremez.” [237]

 

Emin kişi olma özelliği müminlerin güzel ahlâklarındandır. Onun için de Müslümanlar birbirine güvenmeli ve tümü güvenilir kişi olmalıdır. Güvenilir kişi ünvanı, öyle bir unvan ve şereftir ki, bunu elde eden insan, toplumun her kesiminde şeref kazanır, sözü geçerli olur, maddi sıkıntı çekmez ve ahiretteki makamı da yüksektir.

  


[232] En’am sûresi,  6/82.
[233] Bakara sûresi,  2/125.
[234]Tin sûresi,  95/1-4. 
[235]Duhan sûresi,  44/51-55.
[236] İbnu Mace, Fiten, 2.
[237] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/154.




--
.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder