2 Eylül 2014 Salı

Ahmed Şahin - İmam-ı Azam’dan günümüze mesaj yüklü bir misal

Ahmed Şahin - İmam-ı Azam’dan günümüze mesaj yüklü bir misal



AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

İmam-ı Azam’dan günümüze mesaj yüklü bir misal

 
 
Bir süreden beri “Örnek Hayatlarıyla İslam Büyükleri”ni okumaktayım. Bir daha anladım ki, ihtiyacımız olan özel ve güzel örnekler onların hayatlarında olanca güzelliğiyle yaşanmış, çevrelerine de unutulmayacak örnekler vermiş, böylece İslam’ı yaşadıkları asırlara yayma hizmeti görmüşlerdir. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’nin şu tarihi tespiti de bu gerçeğe işaret etmektedir:
 
 
-Eğer bizler İslam’ın güzelliğini bizzat yaşayarak göstersek, sair dinlerin mensupları bölük bölük İslam’a girecek, Müslümanlığa yakından ilgi duyacaklardır!
 
 
Demek ki bizler bugün çevremizdeki mütereddit insanların İslam’a ilgisini çekemiyor, Müslümanlık hakkındaki yanlış düşüncelerini düzeltemiyorsak, bu bir ölçüde yaşayışımızla İslam’ın güzelliğini gösteremeyişimizden, kusursuz İslam’ı kusurlu şekilde yaşayarak şaibe altında bırakışımızdandır demek, yanlış olmasa gerektir.
 
 
Bu sebeple okuduğum kitapta İmam-ı Azam Hazretleri’nin hayatı boyunca aleyhtarları aleyhine konuşmama örneği vermesi, çevremizle ilgimizi kesmeme, irtibatımızı sürdürme adına önemli bir özel örnek diye nakletmek istiyorum. Sözü uzatmadan bu önemli özel örneği birlikte okuyalım izin verirseniz.  
 
 
Büyük müfessir ve mutasavvıf Abdullah ibni Mübarek ile yine büyük muhaddis ve müctehid Süfyan-ı Sevri Hazretleri yaşadıkları Kufe’de karşı karşıya sohbet etmekteler. Bir ara Abdullah ibni Mübarek İmam-ı Azam Hazretleri’nin hayret ve takdirini mucip olan bir halini sorar:
 
 
-Ya Sevri der, Ebu Hanife, Halife Mansur’dan bunca eziyet gördü, zulmüne maruz kaldı, çevresinden de şahsı aleyhine layık olmadığı iddialar ortaya atıldı. Fakat Ebu Hanife’nin bunlara karşı bir defa olsun aleyhlerinde konuştuğunu duymadım. Acaba Hazreti İmam’ın aleyhtarları aleyhinde konuşmasını önleyen bir husus mu vardır ki, aleyhtarları hakkında da olsa aleyhte konuşmuyor?
 
 
Bu önemli soruya, büyük muhaddis ve müctehid Sevri’nin hepimizi düşündürmesi gereken cevabı şöyle oluyor:
 
 
-Ben Ebu Hanife’yi çok iyi tanırım. Kazandığı sevabını, gıybetini yaptığı aleyhtarlarına kaptıracak gazaplı kimselerden değildir! O, sevabını hep yanında muhafaza eder, aleyhtarlarının aleyhine konuşup da onlara kaptırma gafletine düşmez!.
 
 
İşte size, aleyhtarlarımızın dahi aleyhinde konuşmama, gıybetlerini yapmama, kazandığımız sevabımızı da onlara kaptırmama, onlarla irtibatı da kesmeme örneği!  
 
 
Sevri’nin sözü burada bitmiyor, devam ederek diyor ki:
 
 
-Bunca zamandır Hazret-i İmam’ın yakınında bulundum, tek cümlecik olsun aleyhtarlarının aleyhinde konuşup gıybetlerini ettiğini duymadım. Sorulara kesin cevap verir, doğruları dile getirmekte tereddüt etmez, ancak aleyhtarlarının gıybetini yaparak sevaplarını onlara dağıtacak duruma düşme örneği de vermez, irtibatı kesmez!
 
 
Nitekim bir defasında, başkaları sizin aleyhinizde konuşuyor, ama siz hiç onların aleyhinde konuşmuyorsunuz, şeklinde gelen bir soruya şu ayeti okuyarak cevap verdiğine şahit oldum.
 
 
- Bu benim değil, Rabb’imiz dilediği kuluna verdiği bir fazlıdır!
 
 
Demek ki, bizim aleyhlerinde konuşarak gıybetini yaptığımız kimseler, mahşerde yakamıza sarılarak:
 
Aleyhimize konuşup gıybetimizi yapmak suretiyle hakkımızı aldınız. Şimdi sevabınızı vermek suretiyle de hakkımızı iade ediniz, diyerek sevabımıza sarılacaklar orada.
 
 
Hazreti İmam, bundan dolayı aleyhtarlarının bile aleyhinde konuşmamış, gıybetlerini asla yapmamıştır.
 
 
Onun bu örnekliğini en sonunda anlayan aleyhtarları da nihayet insafa gelerek helallik dilemiş:
 
 
- “Gerçekten de sen İmam-ı Azam’mışsın.” diyerek Hanefi mezhebinin yayılmasına hizmet etmeye başlamışlar.
 
 
Hatta Hanefi mezhebinin çok yayılmasının bir sebebi de, “Ebu Hanife’nin, aleyhtarları aleyhine dahi konuşmayıp kucağını onlara hep açık tutmasıdır!” denmiştir.
 
 
Ne dersiniz, aleyhtarların dahi aleyhine konuşmama, irtibatı kesmeyip kucağını hep açık tutma örneğinden bizlere de bir mesaj var mı? Bir düşünsek mi biz de?
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder