23 Mayıs 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Gerçek zenginlik, ‘kanaat’tir

Hekimoğlu İsmail - Gerçek zenginlik, ‘kanaat’tir


Hekimoğlu İsmail
 
AİLE-SAĞLIK


Gerçek zenginlik, ‘kanaat’tir


Müslüman denilince, İslamiyet’i kabul etmiş, Allah’a teslim olmuş kişi akla gelir. İman insanın kalbindedir amma İslamiyet, imanın amellerle de yaşanmasını gerektirir. Böylece Müslüman farklı bir duruma geçer.

Zaten dindarlarla dindar olmayanlar arasında fark olmalı. Her dindar evvela yaşayışıyla İslamiyet’e ayna tutmalı.

Kanaat, çalışmayıp sadece önüne çıkanı kullanmak değildir. İnsana akıl da verilmiş çünkü. Bunun için insanın emeğiyle, bilgisiyle, alın teriyle kazandığına razı olması, başkasının kazancına göz dikmemesi, elindeki için şükretmesi ‘kanaat’tir.

Ahirette ebediyen kalacak olan insan, dünyaya İslamiyet için gönderilmiştir. O zaman dünyada ihtiyacı kadar çalışıp ahirete hazırlık yapacak. Mesela balık denizde yaşar, ihtiyacı kadar su içer. Aynı şekilde dünyada ne kadar kalacağını bilmeyen insan da ihtiyacından fazlası için zaman harcamaktan kaçınmalı, kazancına kanaat etmeli, boş kalan zamanını ilme ve ibadete ayırmalı; bugün yirmi dört saatin kaçını para kazanmaya verdim, kaçını cenneti kazanmaya verdim, diye devamlı kendine sormalı.

Mesela Bediüzzaman Hazretleri’nin bütün eşyası, eliyle taşıyacak kadardı. Para yok, ev yok, araba yok. Çok az yerdi, çok az uyurdu, çok zikrederdi. Şakirtler risaleleri yazar getirirlerdi, hepsini okur, tashih ederdi. Bu sebepten gece gündüz çalışırdı. Onu hapse attılar, sürgün ettiler; ziyaret etmek, hediye götürmek yasaktı. O ise, bu şartlarda bile çorbanın tanelerini karıncalara verir, suyunu içerdi. Elbisesi eskiydi, fakat temizdi. Öyle zannediyorum ki, yatağı, yorganı yoktu, fakat ömrü boyunca kimseye el açmadı, yılmadı. Hâlâ insanlara iman hakikatlerini öğretmeye devam eden bu Allah dostunun en büyük hazinesi kanaatti.

“Zenginlik, mal çokluğu değildir. Asıl zenginlik gönül zenginliğidir.” buyurmuştur Peygamberimiz (sas). Yediğimiz, rızkımızdır; gerisi rızkımız değildir. Gerçek zenginlik, sevabımızı artırandır. Sevabı çok olan da cennete gider.

Risale-i Nur’da “İhtiyaç dairesi, nazar dairesi kadar büyüktür, geniştir. Hatta hayal nereye gitse, ihtiyaç dairesi dahi oraya gider. Orada da hacet [ihtiyaç] vardır. Belki, her ne ki elde yok, ihtiyaçta vardır. Elde olmayan, ihtiyaçta vardır. Elde bulunmayan ise, hadsizdir.” denilmiştir. İnsanın ihtiyaçları belliyken isteklerinin sınırı yoktur, her insan alamadığı şeyin fakiridir.

Kanaatin zıddı, ihtiyaçtan fazlasına talip olmaktır, israftır, doyumsuzluktur. Bu hisler, insanın kalbinde yeşerirse ona adeta, “Daha ileri, daha ileri!” diye bağırırlar. Böylece insan hırs ve tamahkârlığa düşer, hep daha fazlasını ister. Hâlbuki her terazinin, her ipin, her zincirin bir çekeri vardır. Onu aştı mı, felâket başlar.

Kanaatsizlik, aynı zamanda manevî bir hastalıktır. Tüccar, daha çok kazanayım diye borca girer, batabilir. Şoför, gideceğim yere daha çabuk gideyim der, gaza basar, kaza yapabilir. Arabasına fazla yük alan da bir felâkete koşuyor demektir. Meşhur olayım, birinci olayım, zengin olayım diye hırs gösterenler, sonunda çok büyük hatalara düştüler.

Nasıl ki ihtiyacımız kadar su içeriz, ihtiyacımız kadar yemek yeriz, ihtiyacımız kadar uyuruz aynen öyle de ihtiyacımız kadar para biriktirmeliyiz, ihtiyacımız kadar maişeti temine gayret etmeliyiz amma koştuğumuz kadar durmasını da bilmeliyiz, böylece kanaat her sahada uygulanabilir ve uygulanmalıdır da. Çünkü kanaat, aynı zamanda zorlukları olsa bile haline razı olmak, ‘başkalarında olan onların olsun, Allah bana başkasını verir’ sabrını göstermek, ‘bu bana yeter.’ diyebilmektir, gerçek zenginliktir, kanaat eden kula zaten Allah kâfidir.

Hadisle de sabittir: “Kanaat, bitmez tükenmez bir hazinedir.”
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder