8 Mayıs 2015 Cuma

Peygamber Efendimiz’in (asm) şakalarından birkaç misal

Peygamber Efendimiz’in (asm) şakalarından birkaç misal


Deve yavrusu:

Bir adam Peygamber Efendimiz’e (asm) gelerek:

“Ey Allah’ın Resulü (asm)! Beni bir deveye bindir!” dedi.
Peygamber Efendimiz (asm) de:

“Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim! dedi. Adam:
“Ey Allah’ın Resulü (asm), ben deve yavrusunu ne yapayım ona binilmez ki!” deyince Peygamber Efendimiz (asm):

“Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?” buyurdular. (Tirmizi, Ebu Davud)
Enes (ra), Resulullah’ın (asm), kendisine:

“Ey Zü’l-üzüneyn (iki kulaklı)” diye hitap ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kastettiğini rivayet etmiştir.” (Tirmizi, Ebu Davud)

Yaşlılar cennete giremez:

Yaşlı bir kadın bir gün Hz. Peygamber'e (asm) geldi ve:

"Ey Allah Resulü! Benim için dua et de cennete gireyim." dedi. Hz. Peygamber (asm):

"Cennete yaşlı kadınlar girmeyecek" buyurdu. Yaşlı kadın neye uğradığını şaşırarak büyük bir üzüntü içinde ağlayarak geri döndü. Hz. Peygamber (asm) ashabına:

"Ona söyleyin yaşlı kadınlar cennete yaşlı olarak değil, genç olarak girecekler." buyurdu. (İmam Tirmizi, Peygamberimiz'in Şemaili)

Kardeşinin karnı yalancıdır:

Yine bir gün bir kişi gelerek:
"Kardeşimin karnında bir sertlik ve ağrı var" dedi. Hz. Peygamber (asm) de ona:

"Bal şerbeti içir." buyurdu. Adam gittikten bir süre sonra tekrar geldi ve:

"Bal şerbeti içirdim ama rahatsızlığı devam ediyor." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm), yine bal şerbeti içmesini tavsiye etti. O kişi üçüncü kez geldi ve yine aynı cevabı aldı. Dördüncü defa gelince Hz. Peygamber (asm):

"Allah doğrudur. O Kuran-ı Kerim'de balda şifa olduğunu bildiriyor. Ama kardeşinin karnı yalancıdır. Git tekrar bal şerbeti içir." buyurdu. Gitti tekrar içirince bu defa şifa buldu.

Midedeki bozuk madde fazla olduğundan ancak dördüncüde iyice temizlendikten sonra sertlik ve ağrı sona ermişti. (Son Peygamber Hazreti Muhammed, Mevlana Şibli)

Bu köleyi satıyorum, var mı alan?:

Peygamberimiz’in (asm) bir başka latifesini de Enes Bin Malik'ten (ra) dinleyelim:

"Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Zahir Peygamberimiz’e (asm) her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden hediyeler getirirdi.

Şehirden çöle döneceği zaman da, Peygamber Efendimiz (asm) ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık verdikten sonra da şöyle buyururdu:

"Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz."

Peygamberimiz (asm) Zahir'i çok severdi. Halbuki Zahir hiç de güzel değildi. Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı.

Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz (asm) gitti, sessizce yaklaştı, Zahir'i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı.

"Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu. Tutan kimse bıraksın.”diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz (asm)olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimiz’in (asm) göğsüne iyice dayamaya başladı.

"Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz (asm) yüksek sesle:
"Bu köleyi satıyorum, var mı alan?' diye seslenmeye başladı.

Zahir boynu bükük, mahzun bir halde:
"Ya Resulullah, benim gibi değersiz bir köleye kuruş veren olmaz.” deyince Peygamber Efendimiz (asm):

"Hayır, ya Zahir! Sen Allah katında hiç de değersiz değilsin.” buyurdu. (İmam Tirmizi, Şemail)
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder