25 Mayıs 2015 Pazartesi

NEREDEN DÜŞTÜN AKLIMA SABAHAT TEYZE?

NEREDEN DÜŞTÜN AKLIMA SABAHAT TEYZE?

 
NEREDEN DÜŞTÜN AKLIMA SABAHAT TEYZE?

a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
23 Mayıs 2015, 08:00
                          
 
Bursa’dan Gemlik’e doğru inerken sizi Orhan Veli’nin güzel bir sözü karşılar:  “Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma.” Tam, “Şair burada ne demek istemiş” derken karşınıza o muazzam körfez çıkıverir. Sıradağlardan aşağı nazlı nazlı süzülen Gemlik Körfezi…
 
​Güzel olan sadece Gemlik Körfezi değildir; zeytin ağaçları, çeşmelerinden buz gibi akan suları, her sokak arasının adeta sevgiliye koşar gibi denize ulaşan yolları, havası, arnavut kaldırımları, eski nostaljik sokakları, el emeği göz nuru dantel perdeleri, pencere önlerinde Emek marka margarin tenekelerinde rengârenk ortancaları… Bir yanda kan ter içinde top koşturan erkek çocukları, bir yanda beştaş oynayan, ip atlayan kız çocukları, kapı önlerinde kanaviçe işleyen genç kızları, her biri anne şefkatinde mahallenin güler yüzlü gül teyzeleri. Elinde ekmeğiyle mahallenin köşesinden dönen evin fedakâr babaları.

Hiç zeytin ve zeytinyağı aldığını hatırlamam babamın. Zeytin zamanı gelince komşularımız kavanozla zeytin, tenekeyle zeytinyağı getirirlerdi. O en güzelin ‘hediyeleşin’ tavsiyesiyle hediyeleşirdi Gemlik. Hele Sabahat Teyzemiz bir kırma zeytin yapardı ki sormayın! Fındık fıstık niyetine katıksız ye!
 
​Nereden düştün şimdi aklıma Sabahat Teyze? Ne güzel konuşurdun sen? Ne güzel gülerdin?
 
Kumlalıydı Sabahat Teyze. Hani şu Gemlik’in fedakâr, saf, temiz, güzel gönüllü insanlarının yaşadığı şirin yazlık beldesi.
 
Çok hoş bir anımız var Sabahat Teyze’yle. Anlatmadan geçmeyeyim istedim. Bu kadar özlem kokan cümlelerden sonra gönlümüz gülsün.
 
​Bir sabah, annemle kahvaltımızı bitirdik televizyon izliyoruz. Kapı çalıyor ama kırılırcasına telaşla. Koşar adım açtım kapıyı. Her zaman olduğu gibi Sabahat Teyze, ben HOŞ-GEL-D.. diyene kadar kapıyla kolum arasından süzülüp oturma odasına geçmişti bile : )
 
Telaşla, biraz da sitemle anneme gece başlarından geçeni anlatıyor:
 
- Gı Nuusen! Gece başımıza nellee geldi duymadın mıı?
 
- Hayırdır inşallah Sabahat Abla? Akşam evde değildik, misafirliğe gitmiştik. Sahi bir şey mi oldu?
 
- Memedi ambalaja kodulaa gottülee, ketçap yaptılaa. Çoğşükün paspasa gereğ yoğmuş streç yapmayıveceğmiş.
 
ANNEM:
 
- Çok şükür Sabahat Abla bak korkulacak bir şey yokmuş. Gel sana kahve yapayım.
 
BEN:
- Nasıl?????
 
Ben, sizin şimdi yaptığınız gibi tekrar dönüp okuyacak kadar şanslı değildim çünkü Sabahat Teyze konuştu ve bitti. Ne dediğini anlayabilmem için sabretmem gerekiyordu. Sabahat Teyze gider gitmez anneme ne anlattığını sordum.
 
Buyurun tercümesi:
 
- Mehmet’i (Sabahat Teyze’nin kocası) ambulansa koyup götürdüler. Check Up (çekap) yaptılar. Bypass’a ( bay-pas’a) gerek yokmuş ama doktor stresten uzak dursun demiş.
 
(ŞİMDİ TEKRAR YUKARIYI OKUYACAKSINIZ BİLİYORUM : ) )
 
Ah Sabahat Teyze… Hayırlı, sağlıklı, huzurlu ömrün olsun inşallah sevdiklerinle.
 
Peki soruyorum:
Burnunuza geldi mi toprak kokusu? Şen kahkahalarını işittiniz mi çocukluğunuzun? Zeytin ağaçları gölgesinde piknikleriniz, kuzinede patatesler, soba üzerinde kaynayan bakır çaydanlıklar?
 
Var mı Sabahat Teyze gibi bizi güldüren, hastalıkta-sağlıkta, düğünde-cenazede eli daima omzumuzda olan komşularımız? Ya sokağında top koştuğumuz mahallemiz?

Eski fotoğraflarda çocukluk anılarımızda kalsa da mahallelerimiz, gökyüzünü bile izleyemediğimiz, kafamızı kaldırıp tek hamlede maviyi, birbirine arkadaş bulutları, gülümseyen güneşi bile göremediğimiz yüksek binalar almış olsa da yerini, ‘beraber yaşamak’, şehre ruh üfleyen dedelerimiz gibi, bu mahzun şehri yeniden uyandırmak bizim elimizde.

FARKINDA OLMAK ÜMİDİYLE
GÖNÜLDEN MUHABBETLE… 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder