14 Mayıs 2014 Çarşamba

Ahmed Şahin - Kardeşliğimizi inciten gıybet alışkanlıklarına karşı

Ahmed Şahin - Kardeşliğimizi inciten gıybet alışkanlıklarına karşı



AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Kardeşliğimizi inciten gıybet alışkanlıklarına karşı

 
 
Hazret-i Kur’an, kardeşlik, sevgi, saygımızı zedeleyecek gıybetçiliği ağır bir ifadeyle zemmederek, ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetip aradaki sevgi saygıyı sıfırlayan gıybetçiliği kesinkes yasaklamıştır.
 
 
Ancak ihtiyaç halinde, doğru bilgiye gerek duyulması durumunda, kesin doğru ne ise o bilgiyi doğru vermekte bir vebal de söz konusu olmamıştır. Böyle bir mecburiyet yokken kardeşlerin birbirlerinin eksik ve kusurlarını arkalarından anlatarak aşağılamak, aradaki sevgi saygıyı tüketmeye sebep olmak ne kardeşliğe yakışır, ne de samimi dostluk ve komşuluğa..
 
Zaten böyle emin olunmayan gıybetçi kimseler de, çevrelerinde çok dost tutamazlar. Kısa zamanda dağılmalar, uzaklaşmalar söz konusu olur. Toplumda yalnız başına kalmaya mahkum hale de gelirler, kardeşlerinin gıybetleriyle meşgul ve meşhur olan kimseler. Gıybetin aradaki sevgi ve itimadı yok eden kötü sonuçlarından dolayı maneviyat büyükleri: Gıybet hakkı, maddi kul hakkından da ağır bir haktır, uyarısında bulunmuşlardır.
 
 
İsterseniz kardeşlik sevgi saygımızı yok eden bu gıybetin kul hakkından da ağır sonucuna dikkat çeken maneviyat büyüğü Süfyan bin Uyeyne’den bir değerlendirme arz edeyim de, hep birlikte ibretle okuyup hayretle hatırlayalım gıybetin maddi kul hakkından da ağır olan helalleşme zorluğunu.
Önce gıybetin bu korkunç sonucuna dikkat çeken maneviyat büyüğünün kimliğine kısaca bir göz atalım. Sonra yaptığı tarifine bakabiliriz.
 
 
- Dört yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyen, elli defadan fazla yürüyerek hacca giden, İmam-ı Şafii gibi müçtehitlere hocalık eden Kufe’nin muhaddis ve mutasavvıf alimi Süfyan bin Uyeyne, şöyle anlatıyor gıybetin maddi kul hakkından da ağır ve korkunç olan helalleşme şeklini:
 
 
- İnsanın üzerindeki hakların en büyüğü şüphesiz ki kul hakkıdır. Kul hakkı şehitten bile affolmaz. Bu sebeple üzerinde maddi kul hakkı olan kimse bu maddi hakkı ödemek için hak sahibiyle bizzat görüşüp helalleşecektir. Şayet hak sahibi hayatta değilse mirasçılarına gidecek, üzerindeki hakkı mirasçıya ödeyecek, böylece maddi kul hakkından kurtulması mümkün olacaktır.
 
 
Ancak, manevi kul hakkı olan gıybet hakkından kurtulmak ise, bu kadar kolay olmayacaktır. Çünkü gıybet hakkı maddi değil manevi kul hakkıdır. Böyle olunca gıybetini yaptığı kimsenin mirasçısına varıp da akrabanın üzerimdeki gıybet hakkı için şu kadar para vereyim de bana hakkını helal et diyemeyecektir.
 
 
Gıybetçi, aleyhinde konuştuğu kardeşiyle yüz yüze mahşerde görüşerek helalleşmek zorunda kalacaktır. Bu hesaplaşmada; yaptığı gıybetine mukabil sevaplarını verecek, sevapları yetmezse gıybetini yaptığı kardeşinin günahlarını yüklenerek helalleşme mümkün olacaktır!
 
 
Demek ki manevi kul hakkı olan gıybet helalleşmesi, maddi kul hakkından da zor bir helalleşme ile mümkün olacaktır. Bu da gıybetçinin mahşerde iflası gibi bir sonuç olacaktır Allah korusun!.
 
 
- Neden gıybet hakkı maddi kul hakkından da zor bir helalleşme ile olmaktadır?
 
 
- Çünkü gıybeti yapılarak aşağılanan mü’minin şerefi malından üstündür. Onun hesaplaşması şerefine gölge düşürdüğü kimseyle yüz yüze gelmekle, sevaplarını ona verip yetmediği yerlerde de günahlarını yüklenmekle mümkün olacaktır. Gıybetle yaraladığı itibar ve şerefini parayla geri getirmesi mümkün olmayacaktır çünkü.
 
 
Öyle ise ne yapmalı?
 
- Çevremizdeki dostlarımızın, kardeşlerimizin arkalarından konuşup gıybetlerini yapmak gibi dil alışkanlık ve afetlerinden inanmış insana mahsus bir dikkatle kaçınmalı; itimat edilen dost, saygı duyulan kardeş, sevilen komşu olma vasfımızla muhatap olmalıyız çevremize karşı.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder