27 Ekim 2014 Pazartesi

Mihriban'ı Biliyoruz, Şairini Tanımıyoruz

Mihriban'ı Biliyoruz, Şairini Tanımıyoruz
 
Geçtiğimiz cumartesi, Manisa'nın fethinin 701. yıldönümü kapsamında Yunusemre Belediyesi, Şehzadeler Belediyesi ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Manisa Şubesi'nin tertiplediği güzel bir organizasyon ile 'Mihriban' şiirinin usta şairi Abdurrahim KARAKOÇ ‘u anma gecesi düzenlendi.
 
Çok şükür programa katılma imkânım oldu. Hatta bazı arkadaşları da Abdurrahim KARAKOÇ'u anma gecesine davet ettim. Ama inanın çok şaşırdım. Bir çok kişi Abdurrahim KARAKOÇ'u tanımıyordu. 'O da kim?' diyenler çok oldu. Edebiyata, sanata, sanatçıya verdiğimiz önem ne kadar azmış meğersem. Bir Murat BOZ, Mustafa CECELİ, Gülşen, Sıla deseydim eminim tanımayan çıkmayacaktı. Oysa bir çok sanatçının seslendirdiği şarkıların sözlerini yazan şairlerimiz, ozanlarımız hak ettikleri değeri göremiyor. Abdurrahim KARAKOÇ da bunlardan birisi. Belki Abdurrahim KARAKOÇ tanınmıyor ama onun 'Mihriban' türküsünü bilmeyen yoktur. Ne müthiş bir şiirdir o Mihriban... Şiirinde, 'Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban' demiştir KARAKOÇ ama en güzel şekilde anlatmıştır mısralarında...

Abdurrahim Karakoç, gençlik yıllarında delice aşık olur ve sevdiği kız tarafından da bu aşkına karşılık bulur. Niyetleri evlenmektir ama kızın anne babası bir türlü vermek istemez kızlarını bu yanık şairimize. Velhasıl bu sevdadan vazgeçilir.

Aradan yıllar geçer. Birgün Abdurrahim Karakoç'u bir arkadaşı ziyarete gelir ve Karakoç'a, yolda, onun eski sevgilisi ile karşılaştığını, biraz sohbet ettiklerini ve hanımın evlenmiş olduğunu söyler. Arkadaşı yanındayken hislerini pek belli etmese de, o gittikten sonra Abdurrahim Karakoç oturur ve duygularını dizelere döker:

'Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban'

    ***

Programın sürpriz konukları da vardı tabi ki. Abdurrahim KARAKOÇ'un çocukları. Mihriban elbette ki sembolik bir isim. Yani Abdurrahim KARAKOÇ'un aşık olduğu kızın ismi değil. Peki kimin ismi? Abdurrahim KARAKOÇ'un kızının ismiymiş. Onu da programda öğrenmiş olduk.

KARAKOÇ'u sadece şair kimliğiyle tanımış olursak  ona haksızlık yapmış oluruz. O aynı zamanda bir dava adamıydı. Yazdığı yazılar, şiirler yüzünden çok sayıda mahkemelerde yargılanmış. Hiç birisinde de avukat tutmamış, hep avukat gibi kendini savunmuş. Hepsinde de beraat etmiş. Gazetecilik yapmış. Bir ara siyasete de girmiş. Siyasete niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırmış: 'Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım'.

Elbette Abdurrahim KARAKOÇ, ne benim köşeme ne de bir programa sığacak kadar küçük değildir. Ama onu yâd etmek, yeni nesillerin örnek alması için tanıtmak da az şey değildir.

Tiyatro sanatçısı Ahmet YENİLMEZ'in müthiş sunumunu yaptığı gecede emeği geçenleri kutluyor, bu tür programlara ağırlık verilmesini talep ediyorum.

Yazımı, Onun en sevdiğim şiirlerinden birisi olan 'İsyanlı Sükut' ile bitirmek istiyorum. Sağlıcakla kalın...



Gitmişti makama arz-ı hâl için

'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Bir azar yedi ki oldu o biçim..

'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı

Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...

Bir baktı konağa alttan yukarı

'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Çekti ayakları kahveye vardı

Açtı tabakasın, sigara sardı

Daldı.. Neden sonra garsonu gördü

'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

İçmedi, masada unuttu çayı

Kalktı ki garsona vere parayı

Uzattı çakmağı ve sigarayı

'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş

Sandım can evime döktüler ateş

Sordum: 'memleket neresi gardaş? '

'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden

Ağzına küfürler doldu zehirden

Salladı dilini, vazgeçti birden,

'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder