8 Ekim 2014 Çarşamba

Ahmed Şahin - Bediüzzaman’dan kardeşliğimizi koruma uyarıları!

Ahmed Şahin - Bediüzzaman’dan kardeşliğimizi koruma uyarıları!


Ahmed Şahin

 
AİLE-SAĞLIK

Bediüzzaman’dan kardeşliğimizi koruma uyarıları!

 
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, 22. Mektub’da “Haricî tehlike varken dahilî adaveti bırakmak gerek!” diyerek başlayan açıklamaları, sanki o tarihten günümüze de bir mesaj gibi anlaşılmaktadır. İsterseniz birlikte okuyalım, o günden bugüne tüm Müslümanlara hitap eden bu kardeşliği koruma uyarılarının bir özetini.


1- “Haricî düşmanların ortaya çıkıp hücuma geçmesi durumunda dahilî düşmanlıkları unutmak ve bırakmak” olan bir maslahat-ı içtimaiyeyi, en bedevî kavimler dahi fark edip birleştikleri hâlde, şu İslâmiyet’e hizmeti dâvâ edenlere ne olmuş ki, birbiri arkasında tehacüm vaziyetini alan hadsiz düşmanlar varken, cüz’î adâvetleri unutmayıp düşmanların hücumuna zemin hazırlayan ayrılıklarını sürdürüyorlar? İşte bunca tehlikeye rağmen bu dahilî adavetleri bırakmama hâli bir sukuttur, bir düşüştür.

2- Medar-i ibret bir vakıa: Bedevî aşiretlerinden Hasenan aşiretinde birbirine düşman iki kabile varmış. Birbirinden, belki elliden fazla adam öldürdükleri hâlde, bir başka düşman kabile karşılarına çıktığı vakit, eski adâveti unutup, omuz omuza verip, o haricî düşmanı def edinceye kadar dahilî düşmanlığı hatırlarına getirmezler, birlik beraberliklerini koruma gayretine girerlermiş.

İşte ey Mü’minler! Ehl-i iman aşiretine karşı tecavüz vaziyetini almış ne kadar aşiret hükmünde düşmanlar olduğunu bilir misiniz? Birbiri içindeki daireler gibi yüz daireden fazla düşmanlarınız vardır. Her birisine karşı dayanışmaya girerek el ele verip müdafaa vaziyeti almaya mecburken, onların hücumunu kolaylaştırıp harîm-i İslâm’a girmeleri için kapıları açmak hükmünde olan aranızda garazkârâne tarafgirlik ve adâvetkârâne inadı sürdürmek ehl-i imana yakışır mı?

3– Ey mümin, bütün bunlara karşı senin kuvvetli silâhın ve siperin ve kalen, İslam kardeşliğidir! Bu kale-i İslâmiye’yi küçük düşmanlıklarla ve bahanelerle sarsmak, ne kadar hilâf-ı vicdan ve ne kadar hilâf-ı maslahat-ı İslâmiye olduğunu bil, ayıl!

4- Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı “müminler kardeştir” kudsi kalesi içine giriniz, birliğinizi koruyunuz! Yoksa, ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz. Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir çocuk ikisini de dövebilir. Bir terazide iki dağ birbirine karşı tartışırken bir küçük taş, dengeyi bozup ikisiyle de oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir.”

5- Bak: Mü’min kardeşine kin ve adavet ne kadar zulümdür gör. Nasıl ki, sen adi küçük taşları Kâbe’den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de: Kâbe hürmetinde olan iman, Cebel-i Uhud büyüklüğünde olan İslamiyet gibi çok İslamî bağlar muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mümine karşı adavete sebebiyet veren ve adi taşlar hükmünde olan bazı kusurları, iman ve İslamiyet’e tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu aklın varsa anlarsın.

6- Unutmayınız ki: “Sizin Halik’ınız bir, Malik’iniz bir, Mabud’unuz bir, Razık’ınız bir. Bir bir.. bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir. Bir bir.. yüze kadar bir bir. Sonra ülkeniz bir, devletiniz bir.. ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği halde; şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mümine karşı hakiki adavet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o ratıba-i vahdete bir hürmetsizlik ve o sevgi sebeplerine karşı bir istihfaf ve o kardeşlik bağına karşı ne derece bir zulüm olduğunu; kalbin ölmemiş, aklın sönmemiş ise anlarsın elbette!”

Fa’tebirû ya üli’l ebsar! Düşünün ey basiret sahipleri! a.sahin@za­man.com.tri
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder