29 Ekim 2014 Çarşamba

Ahmed Şahin - Tahir’ül-Mevlevi’nin cenazesi mezarlıkta niçin yerlerde sürüklendi?

Ahmed Şahin - Tahir’ül-Mevlevi’nin cenazesi mezarlıkta niçin yerlerde sürüklendi?


Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
 

Tahir’ül-Mevlevi’nin cenazesi mezarlıkta niçin yerlerde sürüklendi?


Hayatımızda bize iyilik yapanları unutmayız. Hatta öyle iyilik yapanlarımız olur ki, onları hayatımız boyunca da ölürken de unutmamız mümkün olmaz.

-Kimler mi ölürken de iyiliklerini unutamayacağımız bu yüce kimseler?

-İslami hayata girmemize vesile olanlar, dini aşk ve şevkimizi kazanmamıza vasıtalık edenler.. Tek cümle ile hidayetimize sebep olanlar!.. Evet, insan istikametini düzeltmesine sebep olan, İslami aşk ve şevkini kazanmasına vasıtalık eden âlimleri, gönül ehli zatları, daha doğrusu kimler nasıl bir şekilde vesile olmuşsa onları asla unutamıyor. Hatta son nefesinde bile kendisine yapılan bu iyiliği düşünüp minnettarlığını sürdürebiliyor hidayetine sebep olanlara karşı.

İsterseniz size yakın tarihimizde yaşanmış büyük bir âlimin ibretli bir saygı, sevgi örneği vasiyetini arz edeyim de hep birlikte düşünelim, yapılan iyiliklerin içinde en başta kimin iyilikleri unutulamıyormuş bir daha hatırlayalım. Tanıyanların “Osmanlı kültürünü cumhuriyet nesline taşımakta köprülük görevi yapan önemli ilim adamı” diye tarif ettikleri son Osmanlı âlimi ve maneviyat büyüğü Tahir-ü’l Mevlevi, 1951’de 73 yaşında ilerlemiş hastalığının son gülerini yaşıyordu. Bu sırada yanına çağırdığı yakınlarına bakın vasiyetini nasıl yaptı:

-Beni dedi, maneviyatımı kazanmama sebep olan üstadımın da bulunduğu Merkez Efendi Mezarlığı’ndaki annemin yanına defnedin. Yalnız şu vasiyetimi de asla ihmal etmeyin. Tabutumu omuzlar üstünde götürürken üstadımın mezarı hizasına varınca hemen omuzlarınızdan indirin, yerlerden sürüyerek çekip götürün, tabutumun içinde de hidayetime ve İslami aşk ve şevkimi kazanmama sebep olan hocama olan hürmetimi ve minnettarlığımı ifade etmek istiyorum! Sakın bu vasiyetimi yersiz bularak ihmal etmeyin, mutlaka yerine getirin!

Bu vasiyetinden sonra çok geçmez, Tahir-ül Mevlevi 1951de 73 yaşında vefat eder, vasiyeti gereği Merkez Efendi Mezarlığı’na götürülür. Kendisinin yetişmesine sebep olan hocasının mezarı hizasına gelince hemen tabut omuzlardan indirilip yerden sürüyerek götürülürken cenaze imamının öfkeli itirazı duyulur:

-Ne yapıyorsunuz siz deli misiniz? Koskoca âlimin tabutu omuzdan indirilip yerde sürüklenir mi? Cevap verirler.

- Biz sadece hocamızın yaptığı vasiyetini yerine getiriyoruz. “Üstadımın huzurunda beni omuzlarınızda tutmayın yerlerden sürüyerek götürün, hocama duyduğum saygı ve sevgimi ölünce de sürdürmek istiyorum” diye vasiyet etti, derler. İmam efendiyi ikna etmek mümkün olmayınca cenazede hazır bulunan Şeyh Hacı Muzaffer Ozak devreye girerek durumu şöyle açıklar:

-Hoca fendi mani olmayın der. Tahir-ül Mevlevi, hidayetine sebep olan hocasının huzurundan geçerken tabutunun yerlerden sürüklenerek geçirilmesini bizzat kendisi istedi, vasiyeti gereğidir bu. Bunda bir yanlışlık da yoktur. Tam aksine isabet vardır, der ve ünlü Cerrahi Şeyhi Muzaffer Efendi sözlerine şu değerlendirmeyi de ilave eder:

-Hiçbir iyilik insanın hidayetine sebep olmak kadar büyük olamaz! İşte yaşadığımız bu olay da bunu ifade etmektedir. Bırakın bu tabut yerden sürünerek gitsin, bu örnek de böyle yaşanarak insanlara örneklik etsin!..

Ve Tahir’ül-Mevlevi’nin tabutu kendisini yetiştiren hocasının mezarı hizasında yerlerden sürüklenerek götürülür. Böylece insanın hidayet ve yetişmesine sebep olanlara karşı nasıl bir hürmet ve saygı içinde olması gerektiği, bu vasiyet uygulaması sebebiyle daha net şekilde anlaşılmış olur.

-Ne dersiniz? Bizim de benzeri şekilde iyiliğini gördüklerimiz var mı yaşadığımız hayatımızda? Onlara karşı bizim hürmet ve saygımız ne durumda acaba şu anda? Düşünmeye değer mi? Değer diyorsanız buyurun:

-Fatebiru ya ülil ebsar! Düşünün ey basiret sahipleri! a.sahin@za­man.com.tr
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder