1 Mayıs 2016 Pazar

Aslıhan Erkişi - Muallim

Aslıhan Erkişi - Muallim

 
Aslıhan Erkişi

a.erkisi@meydangazetesi.com.tr
29 Nisan 2016, 01:55


19. yy sonlarında İstanbul’da bir yangın çıkar. Sonradan “meşhur Aksaray yangını” diye anılmış bu olay. Yangının meşhuru mu olur bilmem ama, yangın bu, önüne çıkan her şeyi yakmış. 19.yy’da yaşamış büyük Türk müziği bestekarı Tanburi Ali Efendi’nin birbirinden güzel bestelerinin olduğu bölümde bu yangında kül olur. Dönemin müzikseverleri büyük üzüntü içindedir. Öyle ya, kulaktan dinleyip okudukları sayılı eser haricinde kim bilir kaç eser artık geri gelmez şekilde gitmiştir. Ahlar vahlar arasında..

O da ne! Bir müjdeli haber gelmiştir ve kulaktan kulağa şehr-i İstanbulda yayılmaktadır: “Tanburi’nin besteleri kurtulmuş, haberiniz olsun”. Nasıl olur! Gözleriyle görmüşlerdir, kül olmuştur bina. Kurtulmuş ama nasıl?

Muallim İsmail Hakkı Bey namında bir müzik adamı Tanburi Ali Efendi ve daha birçok bestekarın eserlerini durup dinlenmeden notaya almış ve tabiri caizse yedeklemiştir. Dönemin müzikseverlerinde büyük saygı uyandıran bu müzik adamının insani sınırları zorlayarak yaptığı bu gayretli çalışma şu an TRT Müzik Dairesi arşivlerinde koruma altındaymış. Ve daha önemlisi Tanburi Ali Efendi’nin eserleri 100 yıl sonra hâlâ çalınıp söyleniyor.

İlkokulu bitiren İsmail Hakkı Bey babası tarafından örücü diye tabir edilen bir zanaatkarın yanına çırak verilir. Okul tahsili bitmiştir artık. Ama sahip olduğu müzik yeteneği cami minarelerinden duyulacaktır küçük İsmail’in. Balat ve çevresindeki camiilerde çeşitli vakitlerde okuduğu ezanlar artık hangi yer ve mekansa, orada bulunan bir üst düzey devlet görevlisinin dikkatini çeker ve o vesileyle devrinin en itibarlı konservatuvarı sayılabilecek olan Mızıkayı Hümayun’a kaydedilir İsmail. Latif Ağa Ona Türk müziği makam ve usullerini öğretir. Zati Bey’den de Batı müziği dersleri alır.

İnsan ne olursa olsun sevdiği mesleği yapmalı. Dâhi olabilmek için TEOG’a ihtiyaç olmadığı dönemlerde Türk müziğini de Batı müziğini de çok iyi öğrenen bu müzik adamı sarayda “serhanende” ve “müezzinbaşı”lığa kadar yükselmiş. Artık onların okuduğu ezanları bir düşünün.

Hani bugün koroların ve saz heyetinin yarım daire şeklinde sıralanarak, aynı kıyafetlerin giyildiği, nota sehpalarının notaların kullanıldığı, öne tam ortaya şefin geçerek koroyu yönetmesi geleneği vardır ya. İşte bu geleneğin de mucididir Muallim İsmail Hakkı Bey. Dâr-ül Elhan da müdürlük ve hocalık yapar. Hayatı öğretmekle geçmiş insanada herhalde yakışacak en güzel lakaptır “Muallim”.

Bu büyük hoca 1927’de tramvayda kalp krizi geçirerek Hakk’a yürümüş. Bugün bu yazıyı neden yazdım peki? Eşim anlatıyor:

Bir sanatçı albümüne okumak istiyormuş İsmail Hakkı Bey’in “Fikrimin ince gülü”nü. Sormuş eşime:

-Ağabey bestekarı kim?

-Muallim İsmail Hakkı Bey.

-Muvaffakat (İzin belgesi) alacağız da, nasıl ulaşırız kendisine?

Eşim espri mahiyetinde:

-“Araştırayım, bakalım bulabilecek miyim cep telefonunu” dese de, büyük bestekarın ruhuna ve gönlüne hürmeten uzatmamış sohbeti: “Allah rahmet eylesin 1927’de vefat etti. Eğrikapı Mezarlığı’nda medfundur”

Allah kabrini pürnur etsin...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder