13 Mayıs 2016 Cuma

Cemil Tokpınar - Ömre ibadet mayası çalmak

Cemil Tokpınar - Ömre ibadet mayası çalmak

 
Cemil Tokpınar

c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
13 Mayıs 2016, 08:00


Neredeyse dört elle sarılıp hiç bitmeyecek sandığımız ömrümüzün aslında kısacık olduğunu ölünce anlayacağız. O zaman iş işten geçecek, sonsuz hayatımız için hiçbir şey yapamayacağız. Bunun için vakit varken ömrümüze ibadet mayası çalıp onu ebedîleştirmeliyiz.

Rabbimiz, “göğü, yeri ve bunların arasında bulunan şeyleri boş yere yaratmadığını” (Sâd: 27) buyurur. “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyamet: 36) dedikten sonra da yaratılış gerekçesini şöyle açıklar:

“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 56-58)

Ömrümüzü ebedîleştiren ibadetlerin başında namaz gelir. Bediüzzaman Hazretleri, “Namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermaye-i ömürünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibkâ eder (sonsuzlaştırır)” demiştir.

Yuhçu Baba bizi görse ne derdi?

Hayatımızı boş geçirmemek ve Allah yolunda ebedîleştirmek için şu menkıbe çok ibretlidir:

Asırlar önce ak sakallı, nûrânî sîmâlı bir adam varmış.

Zühd ve takvâ sahibi olan bu zat, kendi hâlinde, sâkin bir hayat yaşarmış.

Halkın sevip saydığı bu muhterem zâtın ilginç bir âdeti varmış.

Kendisine ölüm haberi verildiğinde, hemen çoğunlukla, “Yuh olsun” dermiş.

Halk bunun sebebini bir türlü anlayamaz, bu muhterem kişinin bazı kimselerin ölümünden sonra, “Yuh olsun” demesinin sırrını bir türlü çözemezmiş.

Ama hiç kimse, bununla ne demek istediğini sormaya cesaret edemezmiş. Mutlaka bir hikmeti olduğunu düşünürler, böyle faziletli bir ihtiyarın mânâsız bir davranış yapmayacağına inanırlarmış.
Elbette her nefis ölümü tadacak, bizim Yuhçu Baba da, vakit saat gelmiş, Hakkın rahmetine kavuşmuş.

Haber kısa zamanda yayılmış. Herkes, cenazesinin kalkacağı câmiye koşmuş. Cenâze namazı kılınmış, Yuhçu Baba omuzlara alınmış. Tam mezara doğru götürülürken, halkın arasından birisinin aklına merhumun meşhur âdeti gelmiş.

İçinden, “O herkese ‘Yuh olsun’ derdi. Ben de onu söyleyeyim” diye geçirmiş.

Hemen arkasında da, “Sana da yuh olsun” deyivermiş.

Demesine demiş ama o zamana kadar olmayan bir şey olmuş.

Omuzlardaki tabut sallanmaya başlamış. Taşıyanlar omuzlarından kayacağını sanarak daha bir sıkı sarılmışlar.

Derken tabutun kapağı yavaşça açılmış, Yuhçu Baba, nûrânî yüzüyle sözü söyleyen adama bakmış. Adamın heyecandan yüreği ağzına gelmek üzereymiş.

Yuhçu Baba, “Eğer ben de onlar gibi hayatı boşuna çiğnemiş, dünyada âhireti kazanamamışsam, bana da yuh olsun” deyivermiş. Arkasından tabutuna uzanmış, kapak örtülmüş.

Kalabalıktan hiç kimse ağzını açamamış. Sükûnetle cenazeyi kabre götürmüşler, defnetmişler.

Rabbim hayatımızı hayırlı amellerle dolu dolu yaşamayı nasip etsin.

Hesaba çekilmeden önce uyanmak

Kişi, dünyada yaptığı her şeyden ahirette hesaba çekilecektir. O kadar ki, Zilzal Sûresi’nde, kişinin zerre kadar yaptığı bir iyiliği veya kötülüğü mutlaka göreceği belirtilir. Kulun sevapları ve günahları tartılacak, iyilikleri fazlaysa Cennet’e, kötülükleri fazlaysa Cehennem’e gidecektir.

Bu zorlu muhâsebeye uğramadan önce şu hadisten ders almak gerekir:

Abdullah bin Mes’ud’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Vallahi sizden hiç kimse yoktur ki, birinizin gördüğü dolunayla baş başa kaldığı gibi Rabbiyle baş başa kalmasın. Sonra Allah ona şöyle buyurur:

Ey Âdemoğlu, benim hakkımda seni ne aldattı?

Ey Âdemoğlu benim için ne amel işledin?

Ey Âdemoğlu, Benden ne kadar hayâ ettin?

Ey Âdemoğlu, peygamberlere ne cevap verdin?

Ey Âdemoğlu, sana helâl olmayana bakarken Ben gözlerinin üzerinde gözcü değil miydim?

Sana helâl olmayan şeyleri dinlerken Ben kulaklarının üzerinde kontrolcü değil miydim?

Ey Âdemoğlu, sana helâl olmayan şeyleri söylerken Ben dilinin üzerinde murakıp değil miydim?

Sen ellerinle helâl olmayan şeyleri tutarken, Ben onların üzerinde gözcü değil miydim?

Ayaklarınla sana helâl olmayan şeylere giderken Ben ayaklarının üzerinde gözetleyici değil miydim?

Sana helâl olmayan şeylerle kalben ilgilenip dururken Ben, kalbinin üzerinde murakıp değil miydim?

Yoksa sana olan yakınlığımı ve sana gücümün yettiğini inkâr mı ettin?”

 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder