11 Mayıs 2016 Çarşamba

Ersal Özkan - Yol yolcu ile yürünür

Ersal Özkan - Yol yolcu ile yürünür

Sevgili şair yazar Ersal Özkan'ın Facebook sayfasından bir paylaşım...
Ersal Özkan, Yol yolcu ile yürünür albümüne 4 yeni fotoğraf ekledi.

Memleketin birçok yerlerini geziyoruz. Gezip gördüklerini yaz diye birçok mesaj alıyoruz. Neler mi gördük? Müsadenizle paylaşıyorum.

 *****

Nerelisin Kardaş
Umut taşıyan ayakkabılar altında ezilir kaldırımlar
En çok kadınlara yakışır ayakkabılar
Duvarlarına düşerken utangaç bir bakışın gölgesi
Durakları, istasyonları hep onları bekler
Şehrin rengini bir manto misali hep üstlerine giyerler
Kadın kokar bazı şehirler, mor dağlarına çelimsiz bir kadının sülieti iner

****



Güvercinler kanadında taşır ateşi
En anlamlı sözü, masum alnına düşen bir kurşun söyler
Barut kokar her bir köşesi
Bir orada, anneler nazar değmesin diye çocuklarına kurşun döktürmez
Yağmur yerine bombalar yağar
Bazı şehirler savaş kokar, kan yıkar caddelerini

****

Önce alın terleri sonra nasırlı elleri düşer toprağa
Hep yarımdır, ekmekleri gibi hikâyeleri
Yalnız doğar, yalnız yaşar, yalnız ölürler Ebu Zer Misali
Bazı şehirler adam kokar, geçit vermez dağları
Asidir suları, asildir bakışları her sokağına bir İsa
Her bıçağına bir İsmail uzanıverir.

****



Kuş sesleri, su sesleri…
Yıldızlar altında sallar, yoksul çocukların beşiklerini
Umuda kürek sallarken maden işçileri
Yağmuru bekler, kıraç topraklar, kavruk yüzler…

Hanımeli, nergiz, sardunya, kasımpatıları, selama durur balkonlarında
Bazı şehirler gül kokar, belki hediye alacak paraları yoktur ama
Orada gül taşır bir birlerine sevgililer.

Raylar altında ezilir, sevgiye hasret elleri

Bir çocuk misali geceyi emzirir yorgun göğüsleri
Gecenin bir vakti takas eder pamuk işçileri ile yolcularını
Tren kokusu siner yamaçlarına, bazı şehirler hasret kokar
Cüce kalır hükümet binaları, Bir daha göremez gurbete uğurladıklarını


Tarihi cami önüne dekorunu kurar, mangalda çaycılar, kaşı beyaz çorbacıları
Sabah namazından önce uyanır onlar
En güzel türküyü şadırvanda akan kurna söyler
Kaldırımları ramazan pidesi, sokakları tütsü kokar

Bazı şehirler, ölümü vuslat bilir, ölmeden önce kefeni giyer
Bazı şehirler, sabah namazı hayat, akşam namazı ölüm kokar.

Okunmuş kitaplar arasında gözlük camlarını siler
Bir sahaf misali hayata hep yorgun gözlerle bakar

Kalabalıklar altında en çok onlar yalnızdır
Kimsenin asıl memleketi değildir. İnsanları bir mıknatıs gibi çeker fabrikalar
Çay, simit, sabahçı kahvesi, amele pazarı gizli öznesi
Hep başka istasyonda bekler güzelleri, bazı şehirler baştan ayağa yalnızlık kokar


Deniz tarar saçlarını, çıplaktır ayakları
Çoktan büyümüştür, gazozuna top oynayan çocukları, geceleri dilek tutan kızları
Nerededir öz evlatları, kime hizmet eder hep merak eder
Yabancılara açılırken, otelleri, marketleri…

Çoktan içine kapanmıştır kapalı çarşıları
Turist kokar bazı şehirler, asla kurumaz nemli çamaşırları

Ne çok sevmişti o şanlı askeri, ozanı verem eden dilberi
Zamana meydan okur, ulu çınarın ömrüne düşen gölgesi
 

 

Sarnıçlarına birikirken yağmur suları, sarıdan, yeşile döner sabahları
Bazı şehirler taze çay kokar, dinlenirken demlenir insanları

Ne çok yakışır eline tütün, kaçak çay, diline türkü
Bir silah yakışmaz, kim tutuşturmuş eline ölümü

Bilinmez, bilinen hep yaşanılandır ölümüne ezber
Baş göz üstüne, der basar bağrına hüznü
Gözyaşı kokar bazı şehirler,
Sokağa çıkma yasağı ile harmanlarken tütünü


Avuç içine usulca bırakılan harçlık gibi, sımsıcak köyleri
Yol kenarı kasabaları yolunu kaybedenlere uzatır nasırlı ellerini
Osmanlı döneminden kalma Arnavut kaldırımları, teklifsiz kucaklar üstünde yürüyenleri
Kıymetini bilmeden tükettir sevdiklerini

Sarmaşıkları nankörlüğe öfkeye rağmen sarıp sarmalar eski zaman kalelerini
Bazı şehirler toprak kokar, karşılıksız kucaklar sevdiklerini

Kuğunun süzülüşü kadar güzel, kuşların cıvıldayışı kadar ahenkli,
Ebemkuşağı kadar rengârenk umutla açar pencerelerini

Kızarmış ekmeğin ve demini almış çayın kokusu ile balkonlarında bekler sevgilileri
Bir şiirin en güzel cümlesi,
Üstünde yaşayanından çok, altında uyur; uğrunda öleni
Bazı şehirler bayram kokar, tarihten hiç silinmez zaferleri


Ahşap evlerin vernik, yağmurun uyanış ve kitaba sinen bereketin rahiyasıydı
Tüm telaşlardan uzak bir bebeğin, annesinin göğsünde asude uyumasıydı…
Kadim yokuşları filbahri, gün nergis, kokar
Aşkın başkenti sevilen ve vazgeçilmez olandı…

Şiir kokar bazı şehirler kollarında hep bir âşık ağlar.
Cennete benzese de güzelliği
Ne ağzı vardır ne de dili
Hızmalı burnunda taşır nükleer ateşini

Bakışları hep buğulu hüzünleri çimlerin üzerine usulca düşen çiğ gibiydi,
Eteklerinden başlamıştı kaybetmeye kırlarının çimene ve çiçeğe durmasını
Bazı şehirler hüzün kokar, başka şehirlere uğurlarken göçebelerini


Ersal Özkan


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder