29 Mayıs 2016 Pazar

İSLAMDA HOŞGÖRÜ

İSLAMDA HOŞGÖRÜ
 
Hoşgörü, farklı inanç, düşünce ve davranışlara sahip insanları anlayışla karşılamak, bu kişilerle  beraber  yaşama olgunluğunu göstermektir. Hoş görü yapılan yanlışlara, haksızlıklara ve zulümlere karşı sessiz durmak onu görmezlikten gelmek değildir.
 
İslam dininin temel kaynağı olan Kur'ân-ı Kerim'de bağışlamaya ve hoşgörülü olmaya teşvik eden pek çok ayet vardır O ayetlerden bir kaçı: "O takva sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever." Âl-i İmran, 134.
 
"Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir" Teğâbun, 14.
 
Hoşgörü ve affetmek yapılan yanlışlıklara karşı sessiz kalarak seyirci olmak değil. Aksine yanlışı yapan kişiyi kazanma yolunda yapılan bir mücadelenin basamaklarıdır. Gerek Peygamber Efendimizin hayatında gerekse sonraki devirlerde bunula ilgili çok güzel örnekler ve olaylar vardır. Resulullah (sav) İslam dinini yayarken göstermiş olduğu azim sabır ve hoşgörü onun insanları kazanmasında çok etkili olmuştur. O Mekke döneminde çok az sayıda Müslümanla beraber müşriklerin her türlü işkencelerine maruz kalmış, fakat gün gelip tekrar güçlü bir şekilde Mekke’ye geri döndüğünde intikam almamıştır. Bu şekilde insanları bağışlaması ve onları affetmesi  ile onların yaptığı yanlışlıkları anlamalarına ve Müslüman olmalarına vesile olmuştur.
 
Peygamber efendimiz (sav)’in Medine’ye hicret etmesinden memnun olmayan Yahudiler ‘e karşı hoşgörülü olmuş onları, Müslümanlar'ın, Yahudiler tarafından kesilen hayvanları yemelerine ve iffetli kadınlarıyla evlenmelerine izin vermiştir. Yahudiler'i İslâm dinine ısındırmak için önünden geçen Yahudi cenazesine saygı gösterip, ayağa kalkmış ve bunu arkadaşlarına da önermiştir. O’nun bu hoşgörüsü sayesinde Esîd b. Sa'ye, Abdullah b. Selâm, Esed b. Ubeyd, Sa'lebe b. Sa'ye, Meymûn b. Yâmin gibi Yahudiler Müslüman olmuştur.
 
Yine o bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Sana zulmedeni affet, sana             küsene               git, sana kötülük yapana                sen iyilik yap, doğruyu söylemek aleyhinde de olsa hakkı söyle.”, “Her nerede olursan ol Allah’tan  kork             ve yapmış olduğun  kötülüğün arkasından  iyilik yap, bu iyilik o kötülüğü  yok eder, insanlara güzel ahlakla muamelede bulun.”                (Tirmizi, Birr, s. 55.)        
 
Allah’ın bir ismi” Settar” ’dır. “Settar” Allah’ın çirkin ve hoş olmayan şeyleri setretmesi ve örtmesi demektir. Allah  Settar ismi hoş ve güzel olmayan pek çok şeyleri perdeler ve örter. Bizlere de emreder.
 
İnsanlar bir hata yaptığında onu hemen yüzüne vurmak, onu incitmek veya yaptığı hatayı dile getirmek İslam ahlakı ile bağdaşmaz. Bilakis o kişinin hatasını görmezden gelmek o hatayı örtmek gerekir. Böyle bir davranış ahirette hata ve kusurlarımızın örtülmesine sebep olabilir. Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde :"Kim bu dünyada bir kulun ayıbını örterse Allah da onun ayıbını kıyamette örter."               
 
İslam dini,   farklı   din, inanç, görüş   ve   davranışların   anlayışla   karşılanmasını,   insanların   hatalarının affedilmesini tavsiye etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de insanları hoşgörülü olmaya ve bağışlamaya teşvik eder. Nur Suresi 22. Ayette Allahu Teala : “...Affetsinler ve hoş görsünler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”  Buyrulmuştur.
 
İslâm’da din ve inanma hususunda zorlama yoktur. Başkasına ait inancı zor kullanarak değil ikna ve rıza iledir. Şayet insanlar inanma konusunda zorlansa idi inanç hürriyetinin bir anlamı kalmaz ve insanın imtihan edilme sırrı ortadan kalkar, sevap ve günah kavramlarından bahsedilmezdi. Oysaki bunlar insanın var olma nedenidir. Dinde zorlama olmadığıyla ilgili olarak Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklık ve eğrilikten ayırt edilmiştir. " Bakara, 256.
 
Yine başka bir ayette: "Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorluyor musun?" Yûnus, 99
 
KAYNAK:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder